Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/6460 E. 2022/5051 K. 22.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6460
KARAR NO : 2022/5051
KARAR TARİHİ : 22.06.2022

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: KANDIRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonucunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen 27/01/2021 tarihli ve 2019/2349 Esas – 2021/86 Karar sayılı karar, davacı vekili tarafından süresi içerisinde duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22/06/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligatlar üzerine, temyiz eden davacı asil … ile temyiz edilen … ve müşterekleri vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen … ve diğerleri gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen temyiz eden asil ile bir kısım temyiz edilen davalılar vekilinin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; kadastro sonucunda dava konusu taşınmazların ayrı ayrı davalılar adına tespit ve tescil edildiğini oysaki taşınmazların müvekkili ile davalı tarafın kök murisi olan …’dan geldiğini ve murisin terekesinin yöntemince taksim edilmediğini ileri sürerek, taşınmazların tapu kayıtlarının muris …’den gelen miras payı oranında iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Bir kısım davalılar … ve müşterekleri, müşterek cevap dilekçelerinde özetle; dava konusu taşınmazların davacının da iddia ettiği gibi kök muris …’dan geldiğini, davacının 1995 yılında vefat etmiş olan halaları …’in oğlu olduğunu, taşınmazların bulunduğu köyün bir bölümünde 1994 yılında kadastro çalışması yapıldığını, bu çalışma esnasında davacının annesi ile diğer halalarının taşınmazların başına gelerek, teknisyen huzurunda, “haklarını babaları …’ın sağlığında aldıklarını” beyan ettikleri ve kadastro tutanaklarına da parmak basmak suretiyle beyanlarını onayladıklarını, haliyle bu beyanın dava konusu taşınmazlar için de geçerli olacağını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
…Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/02/2018 tarihli ve 2016/48 Esas – 2018/130 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların bulunduğu …ili, …ilçesi, Teksen Mahallesinde 1994 ve 2007 yıllarında olmak üzere iki farklı zamanda kadastro çalışması yapıldığı, buna göre, 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda davalılar adına tespit ve tescil edilen dava konusu taşınmazlar ile 1994 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespit ve tescil edilen dava dışı taşınmazların muris …’dan geldiği noktasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın, 1994 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, davacının murisi olan annesi …’in miras hakkının tamamından mı yoksa sadece 1994 senesinde kadastroya tabi tutulan taşınmazlar yönüyle mi vazgeçtiği hususunda toplandığı, dosyadaki resmi belge, tutanaklar, yöreyi bilen yaşlı ehil yerel bilirkişi ve bir kısım somut görgü sahibi taraf tanıklarının beyanlarıyla da sabit olduğu üzere, 1994 yılında aralarında …’in de bulunduğu muris …’ın kız çocuklarının, muristen gelen miras haklarından feragat ettiği ve haklarını kardeşleri …’e verdiklerine dair parmak ve mühürlü olarak kadastro heyeti huzurunda beyanda bulundukları, bilahare davacının annesi …’in 1994 yılında yapılan kadastro çalışmalarından bir yıl sonra 1995 senesinde vefat ettiği, davacının annesinin davacının iddia ettiği gibi sadece o dönemki kadastroya ilişkin miras hakkından feragat etmiş olduğunu kabul etmek için buna ilişkin iradesini açıkça “sadece 1994 senesine ilişkin kadastroda miras hakkımdan feragat ediyorum, bundan sonra yapılacak kadastro çalışmalarına ilişkin hakkımı ise saklı tutuyorum” şeklinde belirtilmesi gerektiği; ancak mevcut tutanakta “murisimden hakkımı sağlığımda aldım” şeklinde beyanda bulunduğu ve 1994 yılında yapılan kadastro sırasında da dava dışı taşınmazlar yönüyle bu beyanın esas alındığı düşünüldüğünde, davacının annesinin, babası …’den gelen tüm miras hakkından, dolayısıyla 2007 yılında yapılan kadastroya tabi tutulan taşınmazlardaki haklarından da 1994 senesinde feragat etmiş sayılması gerektiğinin sabit olduğu, aksinin kabulünün ise, sırf o yerde bir kere değil, iki kere kadastro geçtiği için annesi miras hakkından feragat etmesine rağmen davacıya tekrar hak sahibi olma imkanı tanımak anlamına geleceğinden, Mahkemede oluşan hukuki ve vicdani kanaate göre, davacının davasının sübut bulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin murisi olan annesinin açıkça babasından gelen miras hakkından feragat etmediğini, bu hususta bir beyanının olmadığını, kaldı ki murisinin okuma yazma da bilmediğini, “murisimden hakkımı sağlığımda aldım” şeklindeki beyanın miras hakkından feragat olarak kabulünün mümkün olmadığını, murisin beyanı kadastro tutanaklarına geçmeden önce kadastro memuru tarafından okuma yazma bilmeyen murise, beyanının hukuki sonuçlarının hatırlatılmadığını, murisin beyanının kadastro tutanaklarına doğru şekilde geçirilmediğini, davalıların murisi …’in 1994 yılında yapılan kadastro çalışmalarından 8 ay önce vefat ettiğini, 1994 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, müvekkilinin annesinin 67 yaşında olup, o sırada temyiz kudretinin olup olmadığının Mahkemece araştırılmadığını, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklara gerekli soruların sorulmadığını, 1994 yılında köyün kenar kısımlarında yapılan kadastro çalışmasının hayvancılık (süt üretimi) amacıyla yapıldığını, annesinin de o dönem taşınmazlarda hayvancılık yapılması gayesiyle, baskı altında tutanağa parmak bastığını beyan ederek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 27/01/2021 tarihli ve 2019/2349 Esas – 2021/86 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasında dava konusu taşınmazların kök muristen kaldığı hususunda bir ihtilaf bulunmadığı, taşınmazların öncesi tapusuz olduğuna göre, kadastro çalışmalarından önce yapıldığı ileri sürülen devir ve temlikin, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesi gereğince her türlü delille kanıtlanabileceği, somut olayda, dava konusu taşınmazların kök muris …’dan intikal etmesine, 1994 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında davacının murisi …’ün, …ilçesi Teksen köyü sınırlarındaki taşınmazlarla ilgili olarak haklarını babaları …’ın sağlığında aldığını ve hiçbir hak talebinde bulunmadığını, dava dışı 103 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında beyan etmesine, taşınmazların bu beyan esas alınarak davalılar …, … ve diğer davalıların murisi … adına tespit ve tescil edildiğinin belirlenmiş olmasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle;
…Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/02/2018 tarihli ve 2016/48 Esas – 2018/130 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içerisinde, davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz talebinde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; kararın (IV./2) numaralı paragrafında belirtilen istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrarla, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda …ili, …ilçesi, Teksen köyü çalışma alanında bulunan 141 ada 19 parsel sayılı 866,55 metrekare, 21 parsel sayılı 1.534,71 metrekare; 144 ada 191 parsel sayılı 2.245,24 metrekare, 280 parsel sayılı 1.872,95 metrekare, 287 parsel sayılı 2.904,04 metrekare, 352 parsel sayılı 1.171,54 metrekare, 359 parsel sayılı 1.018,13 metrekre, 385 parsel sayılı 811,13 metrekare; 148 ada 20 parsel sayılı 2.696,25 metrekare, 33 parsel sayılı 7.662,86 metrekare; 159 ada 12 parsel sayılı 1.239,10 metrekare; 162 ada 3 parsel sayılı 866,75 metrekare; 163 ada 7 parsel sayılı 130,46 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar … adına;
140 ada 150 parsel sayılı 1.090,94 metrekare; 141 ada 28 parsel sayılı 293,47 metrekare; 144 ada 288 parsel sayılı 2.667,03 metrekare; 146 ada 50 parsel sayılı 2.760,12 metrekare; 148 ada 19 parsel sayılı 2.350,29 metrekare; 32 parsel sayılı 7.748,39 metrekare; 159 ada 49 parsel sayılı 325,56 metrekare; 162 ada 2 parsel sayılı 428,13 metrekare; 164 ada 7 parsel sayılı 1.160,74 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar … adına;
144 ada 279 parsel sayılı 1.740,12 metrekare, 284 parsel sayılı 1. 310,97 metrekare, 302 parsel sayılı 2.092,30 metrekare, 364 parsel sayılı 2.638,08 metrekare; 146 ada 39 parsel sayılı 4.014,19 metrekare; 148 ada 21 parsel sayılı 2.681,71 metrekare, 34 parsel sayılı 5.781,17 metrekare; 162 ada 4 parsel sayılı 672,10 metrekare; 164 ada 6 parsel sayılı 1.277,57 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar … adına irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşım zilyetliği nedeniyle tespit ve tescil edilmiş; bilahare … Soykan adına kayıtlı taşınmazlar, …’in vefat etmesi üzerine 02/10/2013 tarihinde … mirasçıları adına intikalen tescil edilmiştir.
Dava; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi;
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesi;
“Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.” hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, kararın (III) numaralı paragrafında açıklanan gerekçe uyarınca davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonunda davacının istinaf başvurusunun, kararın (IV/3) numaralı paragrafında açıklanan gerekçe uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Davacı …, dava konusu taşınmazların davalı tarafla müşterek kök murisleri …’dan geldiğini ve murisin terekesinin taksim edilmediğin ileri sürerek, taşınmazlarda bulunan …’den gelen miras payının adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Davalılar ise, davacının murisi olan annesi …’in halaları olduğunu, murisleri …’in ise kök muris …’in tek erkek çocuğu olduğunu, dava konusu taşınmazların bulunduğu köyün bir bölümünde, 1994 yılında kadastro çalışması yapıldığını, bu çalışmalar sırasında halalarının dava dışı taşınmazların başına gelerek, teknisyen huzurunda, babalarından gelen haklarını, babaları …’den (tarafların kök murisi …’dan) aldıklarını beyan ederek, tutanaklara parmak basmak suretiyle bu beyanlarını onayladıklarını, bu durumda 1994 yılındaki bu beyanın 2007 yılında kadastroya tabi tutulan dava konusu taşınmazlar için de geçerli olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. Davacı cevaba cevap dilekçesinde; annesinin kendisine, “dayınlar inek alacaklarmış, beni çağırdılar, iki üç parça yer için tapu verilecekmiş, ondan dolayı imza verdim, diğer taşınmazlar duruyor” dediğini, bu beyanın köyde 1994 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespiti yapılan dava dışı 101 ada 8, 103 ada 1, 104 ada 14, 15, 136 ada 18, 40, 65 ve 119 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar için geçerli olduğunu, bu beyanın köyün kalanında 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespiti yapılan dava konusu taşınmazlar için geçerli olamayacağını belirtmiştir.
Mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi … ile davalı tanığı …, dava konusu taşınmazların öncesinde tarafların kök murisi …’a ait olduğunu, …’in 1976 yılında ölümüyle geriye oğlu … ile kızları …, …, … ve…’nın kaldığını, kök muris …’in sağlığında taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırmadığını, 1994 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, kızlarının murislerinden gelen haklarından feragat ettiklerini kızlardan duyduğunu, kızların okuma yazma bilip bilmediğini bilmediğini beyan etmişler; davacı tanıkları …, … ile davalı tanığı …, dava konusu taşınmazların kök muris …’den geldiğini, murisin sağlığında taşınmazları paylaştırmadığını, davacının murisi …’in okuma yazma bilmediğini, bu nedenle imza atmaları gerektiğinde parmak mührü bastıklarını, …’in veya …’in kız kardeşlerinin miras haklarından feragat ettiklerine dair herhangi bir şey duymadıklarını beyan etmişlerdir.
Bir kısım davalılar tarafından dosyaya sunulan cevap dilekçesine ekli, …ili, …ilçesi, Düzköy-Teksen köyü çalışma alanında bulunan dava dışı 103 ada 1 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tutanak örneği incelendiğinde; taşınmazın vergi kaydı, ifraz, taksim, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, kök muris …’in oğlu …’in bir kısım çocukları olan davalılar … ve müşterekleri adına tespit ve tescil edildiği, tutanağın edinme sebebi sütununda, “…’ın kız kardeşleri …, …, … ve…’nın huzura gelerek, haklarını babaları …’ın sağlığında aldıklarını beyan ederek, hiçbir hak talebinde bulunmadıkları, muvafakatlarının ilgililer sütununa alındığı” şeklinde ibare bulunduğu, tutanağın “beyanda bulunan ilgililer ve tanıklar” bölümünde yer alan “yapılan tespite muvafakat ederiz” beyanının altında …, …, … ve…’nın isimlerinin yanında ayrı ayrı parmak izlerinin bulunduğu görülmüştür.
Dava konusu taşınmazların tarafların müşterek kök murisleri olan …’dan geldiği hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf; davacının murisi …’in 1994 yılında kadastroya tabi tutulan dava dışı taşınmazlar yönüyle haklarını babaları …’ın sağlığında aldığına dair beyanın, 2007 yılında kadastroya tabi tutulan dava konusu taşınmazlar için de geçerli olup olmadığı hususuna ilişkindir. Mahkemece davacının annesinin davacının iddia ettiği gibi sadece o dönemki kadastroya ilişkin miras hakkından feragat etmiş olduğunu kabul etmek için buna ilişkin iradesini açıkça “sadece 1994 senesine ilişkin kadastroda miras hakkımdan feragat ediyorum, bundan sonra yapılacak kadastro çalışmalarına ilişkin hakkımı ise saklı tutuyorum” şeklinde belirtilmesi gerektiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; dava dışı taşınmazların 1994 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında, davacının murisinin de aralarında bulunduğu, kök muris …’ın kız çocuklarının taşınmazların başına gelerek, haklarını babalarının sağlığında aldıklarını beyan ettikleri ve tespit tutanaklarının “beyanda bulunan ilgililer ve tanıklar” bölümünde yazılı “yapılan tespite muvafakat ederim” beyanının altına parmak basmak suretiyle bu beyanı onayladıkları, …’ın kız çocuklarının açıkça, murisleri olan babaları …’den gelen taşınmazların tamamındaki miras haklarından (kadastro tespitine tabi tutulmuş olsun veya olmasın), tespit maliki olan davalılar yararına feragat ettiklerine dair beyanda bulunmadıkları, o halde adı geçenlerin irade beyanının yalnızca tespitine muvafakat ettikleri dava dışı taşınmazlar için geçerli olup, 2007 yılında kadastroya tabi tutulan dava konusu taşınmazlar için geçerli olamayacağı, kök muris … taksim edildiği davalı tarafça iddia ve ispat da olunamadığına göre, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren …Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.