YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6409
KARAR NO : 2023/2016
KARAR TARİHİ : 04.04.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun davacının ileri sürdüğü nedenler yönünden reddine, kamu düzenine ilişkin kurallar nedeniyle kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I .DAVA
Davacı dava dilekçesinde, … ilçesi … Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 121 ada 50 ve 51 parsel sayılı taşınmazların davalılar … kızlarının adlarına 1/3’er paylı şekilde tespit ve tescil edildiğini, oysa ki taşınmazın babası … ile annesi …’den geldiğini, taşınmazların taksim ya da bağışa konu edilmediğini, davalılara bağış, satış v.b. devir olmadığını, mirasçı olarak geriye kendisi ve davalıların babası Süleyman’ın kaldığını ileri sürerek taşınmazların tapu kaydının iptali ile miras payı olan 1/2 oranında adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçesinde, davacının amcaları olduğunu, çekişmeli taşınmazların dedeleri …’den geldiğini, dedesinin 42 yıl önce taksim yaptığını ve dava konusu taşınmazların babaları …’e kaldığını, taksim sonucu davacıya başka taşınmazlar verildiğini, herkesin kendi yerini uzun süre kullandığını, babalarından kendilerine hibe edildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya içeriği dikkate alındığında murislerinden kalan taşınmazların davacı ve davalıların babası … arasında taksim yapıldığı ve bu taksim sonucu 40 yılı aşkın süreden beri atalarından kalan taşınmazları bu şekilde kullandıkları, sonradan …’in dava konusu taşınmazlarını davalı kızlarına devretmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacı ile davalıların babası …’in kardeş olmaları sebebi ile babadan kalma yerlerin bir kısmı paylaşılmış olup, tarafların zilyetliği altında bulunmakta olduğunu ancak, dava konusu 121 ada 50 ve 51 nolu parsellerin paylaşım dışı tutulduğunu, bu sebeple davacının söz konusu iki parselde 1/2 oranında hak sahibi olup tescil talebinin haklı olduğunu, dava konusu taşınmazların davacının babası tarafından paylaşıma sokulmayıp fiili olarak eşinin kullanımına bırakıldığını ancak davacının annesi ve davalıların babaannesi olan …’in 2007 yılında, davacının babası …’in 2001 yılında vefat ettiğini, …’in bilirkişilik yapması sebebi ile dava konusu taşınmazları yalnızca kendine aitmiş gibi göstererek ve çocukları olan davalılar adına tescil ettirdiğini, ancak her iki durumda da babadan miras kalma bir yer olduğundan davacının hakkı bulunduğunu, kadastro yapıldığı tarihteki bilirkişi tutanaklarına bakıldığında davalıların babasının adının açıkça görülecek olduğundan bu hususun incelemesi yapılmadan verilen bu kararın hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazlar dışında kalan yerler fiili olarak paylaştırıldığı için davacının herhangi bir talebi olmadığını, davalıların babası olan …’e kadastro öncesinde fiili taksim yapılmış ve davacıya kalandan 2.000 metrekare daha fazla taşınmaz tescil olunduğunu, kardeş olmaları sebebi ile paylaşım sırasından fazla olan miktarın hesabını yapmamış olmasına karşılık, davacıdan yer kaçırarak davalıların üzerine dava konusu taşınmazları kaydettirmiş olmalarının kötü niyetli olduğunu, keşif sırasında hiçbir detay ayrıntılı olarak yazılmadığı gibi tanıkların parsellerin hangi kısmının kime ait olduğunu yanlış söylemesi sebebi ile tam bir bilgi ve görgüye de sahip olmadıklarının ortaya çıktığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının, miras yoluyla gelen hakka dayanarak muris … ve … terekesi yönüyle 3. kişi konumunda olan davalılar adına kayıtlı taşınmazların tapu kaydının iptali ile miras payının adına tescili istemiyle dava açmış olup, taşınmazlara ve davalılara yönelik davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, terekeye dahil bir taşınmaz için bir kısım mirasçılar tek başına miras paylarının adına tescil istemiyle dava açamayacağı, davacının davasının taraf sıfatı eksikliği (aktif dava ehliyeti yokluğu) nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu ancak, sonucu itibarı ile doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yönünden yerinde olmadığı ancak, kamu düzenine ilişkin kurallar nedeniyle kabulüne, İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçelerindeki taleplerini tekrar ile ret kararının hükmen bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı olarak miras payına yönelik açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu’nun “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye el birliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır…” hükmü düzenlenmiştir.
Tereke (miras ortaklığı) TMK’nın 701. ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir. Elbirliği mülkiyeti, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK’nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır.
Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK’nın 701. maddesi “…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, el birliği mülkiyetidir.’’ şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan Türk Medeni Kanunu’nun 702/2. maddesi, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir” hükmünü taşımaktadır. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 11.10.1982 tarihli, 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla, bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
TMK’nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oy birliğiyle karar vermeleri gerektiği açıktır. Mirasçılardan birinin, terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine olanak yoktur. Ne var ki bir mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, 3. kişi davalıya karşı tapu iptali ve kendi adına tescil isteminde bulunmasının önünde yasal bir engel yoktur. Ancak bu halde, davacının dava konusu taşınmazın muristen satış, bağış veya terekenin taksimi yoluyla kendisine intikal ettiğini, kısacası taşınmazın terekeden ayrıldığını ve bu yolla kendisine intikal ettiğini ispat etmesi gerekecektir.
3. Değerlendirme
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
aşağıda yazılı 120.60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına
dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.