Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/6383 E. 2023/2052 K. 05.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6383
KARAR NO : 2023/2052
KARAR TARİHİ : 05.04.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; … ili, … ilçesi, … köyünde kain 167 ada 122 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda davalı adına tespit ve tescil edildiğini ancak bu işleminin hatalı olduğunu, davalı açısından zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.06.2017 tarihli ve 2016/1094 Esas, 2017/498 Karar sayılı kararıyla; bilirkişi raporları ile davacı …’nin sunduğu 223 cilt, 88 sayfa, 20 sıra numaralı tapu kaydının dava konusu taşınmaza mevki ve hudutlar yönünden uymadığının tespit edildiği, tapu kaydının en az üç sınır itibariyle dava konusu yeri kapsaması gerektiği, dosyaya kazandırılan 1961-1973-1985 ve 2005 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazın tarımsal amaçlı kullanıldığının tespit edildiği, mahalli bilirkişilerin ve tespit bilirkişisinin beyanlarının dava konusu taşınmazı 40-50 yıldır davalının kullandığı yönünde olduğu, komşu 167 ada 110 parsel sayılı taşınmazın davalının selefini okuduğu ve senetsiz tespit listesinden sulu 40-kuru 100 dönüm sınırlandırmasına aykırı bir durumun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; keşfin ziraat bilirkişisi katılımı olmadan yapıldığını, dayanak tapu kaydında …’nın hissesinin 1/2 olduğunu, …’dan alınan hissenin taşınmazın ancak 1/4’ü olup kalan 3/4 hissenin Hazineye ait olduğunu, bu hissenin mütegayyip kişilerden Hazineye intikal ettiğini, tapu kaydının usulüne uygun şekilde uygulanmadığını, dava konusu taşınmazın zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, dayanak tapu kaydındaki 3/4 Hazine hissesi yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
… Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 03.03.2021 tarihli ve 2021/284 Esas, 2021/294 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafından dosyaya sunulan 10.02.1973 tarihli 20 sıra no.lu tapu kaydının hudutları itibariyle dava konusu taşınmazı kapsamadığı, 1961, 1973, 1985 ve 2005 tarihli hava fotoğraflarında nizalı taşınmazın tarımsal amaçlı kullanıldığının anlaşıldığı, davalı yönünden kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap şartlarının gerçekleştiği gerekçesiyle, davacı Hazinenin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davacı … vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesinde;
A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.

B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.

C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır

D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.’’ düzenlemeleri yer almaktadır.

3. Değerlendirme
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

05.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.