Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/6011 E. 2023/513 K. 26.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6011
KARAR NO : 2023/513
KARAR TARİHİ : 26.01.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1011 E., 2020/1538 K.
DAVACILAR : …, … vekili Avukat …
FERİ MÜDAHİLLER : …, …,… vekilleri Avukat …
DAVALILAR : …, …, …, … …, …, …, …, vekili Avukat …, …, Hazine vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 24.03.2010
KARAR : Ret, Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2010/428 E., 2018/464 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine, kamu düzenine ilişkin incelemeye göre ise, istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar … ve … vekili dava dilekçesinde; dava konusu 392 ve 855 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına tescil edildiğini, müvekkillerinin murisleri olan … ve … adına, T. Evvel 1324 tarih, 69 sıra numaralı tapu kaydı bulunduğunu, dava konusu taşınmazların söz konusu tapu kaydı uyarınca müvekkilleri adına tescil edilmesi gerekirken, 392 parsel sayılı taşınmazın davalıların murisi … adına tespit edilip, bilahare hükmen mera olarak sınırlandırıldığını, daha sonra ise yine hükmen … adına tescil edildiğini, dava konusu taşınmazların mera vasfında olmayıp özel mülkiyete konu yerlerden olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline, Mahkemede aksi kanaat hasıl olursa fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 8.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkillerine verilmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
1. Davalılar … ve müşterekleri vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin 855 parsel sayılı taşınmazla bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkillerinin murisi … tarafından 392 parsel sayılı taşınmazın 1969 yılında haricen iyiniyetle satın alındığını ve aynı yıl taşınmaz üzerine ev ve ahır inşa edildiğini, kadastro sırasında taşınmaz muris adına tespit edilmesine rağmen taşınmazın hükmen mera olarak sınırlandırılmasına karar verildiğini, Mera Kanunu uyarınca açtıkları davanın ise kabul edilerek, taşınmazın müvekkilleri adına tesciline karar verildiğini, yıllarca süren dava aşamalarında davacıların herhangi bir şekilde taşınmaz ile ilgili bir iddiada bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Diğer davalılar tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. MÜDAHALE
… ve müşterekleri vekili 15.05.2018 havale tarihli dilekçeyle; müvekkillerinin de davacılar gibi … ve … mirasçıları olduğunu, taşınmazlarda tapu kaydı uyarınca müvekkillerinin de hakkının bulunduğunu ileri sürerek, katılma talebinde bulunmuştur.

IV. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2018 tarihli, 2010/428 Esas, 2018/464 Karar sayılı kararıyla; davanın tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, davacıların, dava konusu taşınmazların murislerinden geldiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı ancak davacıların murislerine ait veraset ilamları incelendiğinde, murisin davacılar dışında başkaca mirasçılarının da bulunduğunun anlaşıldığı, eldeki dava murisin tüm mirasçıları tarafından birlikte açılmadığı için davanın görülebilirlik koşulunun oluşmadığı, dava konusunun aslı istenemeyeceği için Mahkemece daha azı olan tazminata da hükmedilemeyeceği gerekçesiyle;

Davanın reddine karar verilmiştir.

V. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, her ne kadar Mahkemece eldeki davanın miras payına yönelik olarak açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de, Mahkemece davanın hemen reddedilmek yerine diğer mirasçıların davaya katılımının sağlanması için öncelikle taraflarına süre verilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkillerinin murislerinin terekesine temsilci atanması için açtıkları davanın da halen derdest olduğunu, Mahkemece davanın sonucu beklenmeksizin karar verilmesinin yerinde olmadığını ileri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 15.10.2020 tarihli ve 2019/1011 Esas, 2020/1538 Karar sayılı kararıyla; davanın, tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olduğu, dosyaya getirtilen tapu kayıt suretlerinden, 392 parselin 1971 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında kök tapu kayıtlarına istinaden … adına tespit edildiği, tespite itiraz üzerine Tapulama Komisyonunun 20.10.1973 tarih 6 sayılı kararı ile itirazın reddine, tespitlerin aynen onanmasına karar verildiği, Çatalca 1. Kadastro Mahkemesinde açılan davanın yargılaması sonucu, Mahkemenin 29.12.1987 tarih, 1973/275 Esas 1987/1149 Karar sayılı kararı ile komisyon kararlarının kesinleştiği bildirilerek tutanak asılları ve eklerinin kesinleşen komisyon kararı gibi işlem yapılması için tapu idaresine verilmesine karar verildiği ve dava konusu taşınmazın 31.08.1988 tarihinde tapuda … adına tescil edildiği, kadastro mahkemesince verilen görevsizlik kararı üzerine Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/331 Esas, 1993/788 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile köy merası olarak tespitine karar verildiği, bu kararın 20/11/1995 tarihinde kesinleştiği, bu kere … mirasçıları tarafından Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın yargılaması sonucu, Mahkemenin 12.02.2008 tarih, 2005/448 Esas, 2008/86 Karar sayılı kararı ile davacıların davasının kabulüne, mera olarak Hazine adına tespit görmüş bulunan 392 parselin önceki maliki … mirasçıları adına tapuya tesciline karar verildiği ve bu kararın da 24/10/2008 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda dava konusu taşınmazla ilgili Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin dolduğu anlaşılmış bulunmasına göre, davanın belirtilen gerekçeyle reddi gerekirken, farklı gerekçeyle reddine karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı, davacının ayın isteme hakkının bulunmadığı bir yerde, bedel talep etmesine de olanak bulunmadığından, davacı yanın terditli bedel talebinin de reddinin sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle;

Davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin reddine,
Kamu düzenine ilişkin incelemeye göre ise, istinaf isteğinin kısmen kabulüne, Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2018 tarihli, 2010/428 Esas, 2018/464 Karar sayılı kararının …nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,

Asıl davanın hak düşürücü süre nedeniyle; terditli bedel talebinin de taşınmazın aynının istenemeyeceği durumlarda bedelinin de istenememesi nedeniyle reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu 392 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 2008 yılına kadar askıda kaldığını, bu nedenle eldeki davada 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediğini, taşınmazların tespiti yolsuz olduğu için TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tüm zararlardan Devletin sorumlu olacağını, taşınmazın kamu malı vasfında olmayıp, özel mülkiyete konu yerlerden olduğunu, AİHM kararları uyarınca Mahkemece davanın esasıyla ilgili olarak bir karar verilmesi gerekirken, davanın hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, öte yandan murislerin diğer mirasçılarının davaya katılımının sağlanması yönünde taraflarına süre verilmediğini, terekeye temsilci atanması için açtıkları davanın da derdest olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.

2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Geçici 4/3. maddesinde; “2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler.” hükümlerini içermektedir.

3. Değerlendirme
1.Kadastro çalışmaları sırasında İstanbul ili, …,…köyü çalışma alanında bulunan 392 parsel sayılı 2.125,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kayıtları uyarınca … adına tespit edilmiş; … Köyü Tüzel Kişiliği tarafından taşınmaza uygulanan tapu kaydının miktar fazlasına ilişkin olarak Komisyona itiraz edilmesi üzerine, Tapulama Komisyonunun 20.10.1973 tarih, 6 sıra numaralı kararıyla, itirazın reddine karar verilmiştir.

… Köyü Tüzel Kişiliği tarafından, dava konusu taşınmaza tespit sırasında uygulanan tapu kayıtlarının taşınmazı kapsamadığı, taşınmazın mera vasfında olduğu ileri sürülerek Kadastro Mahkemesinde açılan davanın yapılan yargılaması sırasında, Hazine tarafından dava konusu taşınmazın mera vasfında olduğu iddiasıyla müdahalede bulunulmuş, Çatalca Kadastro Mahkemesinin 1973/275 Esas, 1987/1149 Karar sayılı kararıyla, Mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, dava konusu taşınmaza ait kadastro tutanakları ve eklerinin Tapu Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiş; karar, temyiz edilmeksizin 29.08.1988 tarihinde kesinleşmiş; görevsizlik kararı üzerine Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 02.12.1993 tarihli, 1990/331 Esas, 1993/788 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın mera vasfıyla sınırlandırılarak özel siciline yazılmasına karar verilmiş; karar, Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 20.11.1995 tarihinde kesinleşmiş ve taşınmaz mera sicil kütüğüne kaydedilmiştir.

Bilahare … mirasçıları tarafından, Mera Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca taşınmazın adlarına tescili istemiyle açılan davanın yapılan yargılaması sonucunda, Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.02.2008 tarihli, 2005/448 Esas, 2008/86 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın … mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş; karar, Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 24.10.2008 tarihinde kesinleşmiştir.

2. Kadastro çalışmaları sırasında aynı çalışma alanında bulunan 855 parsel sayılı 6.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadimden beri köy tüzel kişiliği tarafından nizasız ve fasılasız şekilde zilyet edildiği gerekçesiyle, … Köyü Tüzel Kişiliği adına çayır vasfıyla tespit edilmiş; … Köyü Tüzel Kişiliği tarafından taşınmazın mera vasfında olduğu iddiasıyla Komisyona itiraz edilmesi üzerine, Tapulama Komisyonunun 20.10.1973 tarih, 6 sıra numaralı kararıyla, itirazın kabulüne, taşınmazın mera vasfında olması sebebiyle tescil harici bırakılmasına karar verilmiş ve karar 22.12.1973 tarihinde kesinleşmiş, taşınmaz aynı tarihte mera sicil kütüğüne kaydedilmiş; bilahare 18.08.2011 tarihinde taşınmazın vasfı tarla olarak değiştirilerek Hazine adına tescil edilmiştir.

3.Dosya içeriğine, (V/C.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere, dava konusu taşınmazların tesis kadastro tespitinin kesinleştiği 22.12.1973 ve 31.08.1988 tarihinden, davanın açıldığı 24.03.2010 tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğuna, taşınmazların kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarihlerden sonraki aşamaların hak düşürücü süreye etkisi bulunmadığına ve mülkiyet hakkı bulunmayan davacı tarafından artık bu hakka dayalı olarak tazminat isteminde de bulunulamayacağına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.