Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/5773 E. 2023/938 K. 20.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5773
KARAR NO : 2023/938
KARAR TARİHİ : 20.02.2023

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
KARAR : Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen kadastro öncesine dayalı tapu iptal ve tescil davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, davalı …’ın oğlu olduğunu, Zonguldak ili, Karadeniz Ereğli ilçesi, … – Pirenlik mevkii 103 ada 1 parsel ile 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazların kendisine babasından kalmasına rağmen hiç bir hukuki neden olmadan kadastro çalışmaları sırasında davalı oğlu adına tescil gördüğünü belirterek davaya konu taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı; açılan davayı kabul etmediğini, kadastro çalışmaları sırasında davacı babasının … muhtarı olarak yer aldığını ve tespit sırasında “ben yer falan istemiyorum, verirseniz …’a verin yoksa kime yazarsanız yazın” dediğini, kadastro çalışma öncesi davacı ile birlikte bina yaptıklarını, bu bina yerinin dava dışı üvey amcası …’in yerine geçtiği için davaya konu yeri satın aldığını, dava konusu parsellerin bir bütün olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.10.2019 tarihli ve 2018/32 Esas, 2019/201 Karar sayılı kararıyla; dava konusu … Köyü 103 ada 1 parsel ve 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazların çok öncesinde …’ın babası olan … …’a ait olduğunu, bu kişinin sağlığında iken yapılan taksim sonucunda dava konusu taşınmazların davacı ve kardeşleri arasında paylaştırıldığını, bu paylaşıma itibar eden kardeşlerin paylaşıma uygun şekilde uzun yıllardır kendilerine düşen arazileri zilyetlik ederek kullandıklarını, 103 ada 1 parselin taksimde dava dışı olan … …’a; 104 ada 4 parselin ise davacı …’a isabet ettiğini dava dışı … …’ın kendisine isabet eden 103 ada 1 parsel sayılı taşınmazı 1998 tarihinde davacıya satarak zilyetliğini devrettiğini ve davacının bu parsel üzerine iki katlı kargir ev inşaa ederek uzun yıllar ailesi ile birlikte burada ikamet ettiğini, davalı savunmasında 103 ada 1 parsel sayılı taşınmazı kendisinin aldığını, bedelin kendisi tarafından ödendiğini ve adi yazılı senedin de bu şekilde olduğunu belirtmiş ise de dava dışı … … tarafından satılan arazinin büyüklüğü ve bedeli düşünüldüğünde satış tarihinde henüz 19 yaşında olan ve düzenli bir geliri olmayan davalının söz konusu taşınmazı alabilecek ekonomik yeterliliğin bulunmadığını, adi yazılı senette yer alan tanıkların ise satış işlemi gerçekleştikten sonra bu işleme şahit olmaları için imzalarının alındığını, satıma ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin olmadığının anlaşıldığını, yerel bilirkişilerin ve tanıkların anlatımları sonucunda, dava konusu taşınmazların kadastro öncesinde davacıya ait olduğu konusunda tereddüt bulunmadığını,davacının kadastro çalışmaları sırasında esasında kendisine ait olan taşınmazları adına yazılmasını istemeyip taşınmazlarının oğlu … adına yazılmasını istemesinin sağlararası karşılıksız kazandırma mahiyetinde olup hukuki niteliği itibariyle bağışlama sözleşmesine işaret ettiğini, tapusuz taşınmazların hukuki niteliği itibari ile menkul mal hükmünde olduklarını, menkullerde bağışın resmi şekle tabi olmayıp zilyetliğin teslimi ile mülkiyetin nakledileceğini, davanın kadastro öncesine dayanması ve zilyetliğin maddi olgu olması nedeniyle bu durumun her türlü delille ispatlanabileceğini, bağışlama sözleşmesinin varlığına rağmen davacının dava konusu taşınmazlardaki alakasını kesmediğini taşınmazlardaki zilyetliğini devretmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenler
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin kanuna aykırı olarak karar verdiğini, kararın gerekçesini dayanak olarak dinlenen tanık ifadelerini vereceği karara göre yorumladığını, davalının, amcasından satın aldığı 103 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, davalının yaşı itibariyle satın almak için gereken parayı sağlamayacağı sübjektif kabulüne dayandığını, alım-satıma şahitlik yapan … ve …’un ifadelerinde açıkça belirtilmiş olmasına rağmen beyanların dikkate alınmadığını, görgüye dayalı beyanı olmayan … Karaman’ın beyanının dikkate alındığını, davaya konu taşınmazların hibe ile davalıya verildiğini ancak “tapulu taşınmaz olmadığından ve bu nedenle menkul hükmünde olduğu ve menkullerinde teslim yapılmadan ziliyetliğin devir olmayacağı gerekçesiyle” davayı kabul ettiğini belirttiğini, ancak davacının bu taşınmaz üzerinde özelikle fındık tarlasında bizzat çalışmadığını, fındık tarlasında bizzat davalı ve annesinin bedenen çalıştığı gerçeğini tanık davacının kardeşi beyanı ile kanıtlandığını, yine davacının kardeşi beyanı ile hibeden dönmeyi gerektiren yasal şartların bulunmadığının kanıtlandığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.06.2020 tarihli ve 2020/369 Esas, 2020/550 Karar sayılı kararıyla; Somut dosyanın yapılan incelemesinde; yapılan keşif, uygulanan adi satış senedi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, mahalli bilirkişi ve tanıkların çoğunluğunun beyanı ve tespit bilirkişilerinin beyanlarında dava konusu taşınmazların davacının babasından kaldığını, miras taksimi sonrasında 104 ada 4 parsel’in kendisine düştüğünü, 103 ada 1 parselin dava dışı kardeşine düştüğünü, daha sonra davacı tarafça davalı oğlunun adına düzenlenen adi senet ile satın alındığını kadastro tespiti sırasında her iki taşınmazın da davalı oğlu adına tespitinin yapılmasını davacı babanın istediğini, dava konusu taşınmazda davalının annesinin oturduğunu ve davalının da zaman zaman annesinin yanına gittiğini, dava konusu taşınmazların mülkiyetinin davalıya geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların babasından kendisine miras kaldığını, bu hususun tanıklar ve mahalli bilirkişiler tarafından da ifade edildiğini, dava konusu taşınmazları hibe etmediğini, davalının soyut iddialarına itibar edilerek davanı reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 973. maddesinde, “Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 762. maddesinde, “Taşınır mülkiyetinin konusu, nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddi şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçler” olarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan bir yerden diğer bir yere bağımsız olarak, özünde bir değişiklik olmadan taşınabilen her türlü maddi eşya (örneğin otomobil, çanta, koltuk, sandalye, buğday, arpa vs.) satımı taşınır satımı niteliğinde olduğu gibi, taşınmaz mülkiyetine dâhil olmayan veya temellüke (mülk edinmeye) elverişli bulunan elektrik, su, havagazı, doğalgaz gibi tabii kuvvetlerin satımı da taşınır satımı niteliğindedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 763/1 maddesine göre, taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gereklidir. Tapusuz bir taşınmaz satış ve devir bakımından menkul hükmünde sayılır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 763. maddesine göre, bir menkulün mülkiyeti satış ve devir ile alıcısına geçer.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

3. Değerlendirme
Eldeki davada; Zonguldak ili, Karadeniz Ereğli ilçesi, …-Pirenlik mevkii 103 ada 1 parsel ile 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanağının edinme sebeplerinde; dava konusu taşınmazların senetsiz yerlerden ve kanunen zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olduğu, … oğlu …’ın ceddinden intikalen ve taksimen gelme malı olduğu ve 20 (yirmi) yılı aşkın bir zamanda beri nizasız, fasılasız ve malik sıfatı ile kullandığı taşınmazı 2000 tarihinde … ve mümeyyiz olarak haricen ve rızaen kayıtsız, şartsız ve bedelsiz olarak … oğlu …’a hibe ederek söz konusu taşınmazlardan alakasını keserek zilyetliğini devrettiği ve taşınmazların … oğlu …’ın zilyet ve tasarrufu altında bulunduğu belirtilerek davalı … adına tespit görmüştür.

Davaya konu taşınmazlar, kadastro öncesi tapusuz olduğundan menkul hak hükmünde sayılacağından menkul mallarda zilyetliğin devriyle birlikte mülkiyetin devralana geçmesinde herhangi bir şekil şartı aranmayacaktır.

Somut olayda; 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağı edinme sebebinde yukarıda yazılı şekli ile davalıya bağışlandığı belirtilmiş ise de söz konusu tutanakta davacının imzası olmadığı gibi taşınmazın zilyetliği davalıya bırakılmamıştır.

Diğer yandan 104 ada 1 parsel sayılı taşınmaz da ise dava dışı … tarafından herhangi bir kullanımın bulunmadığı, taşınmaz da yer alan kargir evin davacı … tarafında yapılarak zilyetliğini sürdürdüğü anlaşılmış ve dava dışı … ile davalı … arasında yer alan harici satım sözleşmesinin davacıyı bağlamayacağı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.