Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/5570 E. 2023/3257 K. 14.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5570
KARAR NO : 2023/3257
KARAR TARİHİ : 14.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine reddine karar verilmiştir.

Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, davalılar ile birlikte 11/08/1984 tarihinde ölen …’nun mirasçıları olduğunu, murisin 2 oğlu ve 3 kızının bulunduğunu, kendisinin murisin oğlu … …’nun kızı olduğunu, davalıların ise kardeşi İbrahim …’nun çocukları olduğunu, … ili, … ilçesi … köyünde 2005 yılında kadastro tespit çalışmalarının yapıldığını, bu çerçevede müşterek muris …’ya ait taşınmazların da kadastro çalışmalarına konu edildiğini, ancak muristen gelen taşınmazlardan … köyü 102 ada 23, 108 ada 74 ve 105 ; 113 ada 32, 46; 146 ada 8, 41,88, 121 ada 46,73; 128 ada 15; 147 ada 47, 73; 117 ada 5, 34; 135 ada 9 ile 147 ada 88-85 ve 80, 137 ada 7, 140 ada 13 parseller ile … köyü 138 ada 104 ve 107 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, davalıların adlarına tespit gören taşınmazlardan … köyü 147 ada 88, 85, 80; 137 ada 7, 140 ada 13; … köyü 138 ada 104, 107 parselleri üçüncü kişilere sattıklarını, diğer taşınmazların hala davalılar adına kayıtlı olduğunu, tespite konu taşınmazların tamamının kök muris …’ya ait olmasına ve bu kişiden gelmesine rağmen her nedense erkek çocuğu olan İbrahim …’nun çocukları adına tespit yapıldığını, kızlara ise hiçbir yer verilmeyerek miras haklarının yok edildiğini, ileri sürerek dava konu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, üçüncü kişilere devredilen taşınmazlar yönünden bu taşınmazların bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalılar, öncelikle davanın zamanaşımına uğradığını, süresinde açılan bir dava olmadığını, 05/03/2005 tarihinde davacının da olduğu taksim sözleşmesi ve bağış senedinde … ve diğer mirasçıların kök murisleri … ve … …’dan intikal eden … ilçesi, … köyünde bulunan taşınmazları …’nun babası İbrahim …’ya bağışladığını, dava konusu yerlerde hak sahibi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.06.2015 tarihli ve 2014/298 E., 2015/361 K. sayılı kararıyla; gerekçesiz olarak davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay Kapatılan 16.Hukuk Dairesinin 18.12.2018 tarihli ve 2016/4442 E., 2018/7908 K. sayılı kararı ile; “…Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, aynı zamanda Anayasa’nın 141/3. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Tarafların hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtayın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Mahkemece, dosyadaki belgeler ve keşif tutanağı özetlendikten sonra hiçbir gerekçe gösterilmeden, yukarıda açıklanan ilkelere aykırı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, reddedilen hükmün hangi maddi ve hukuki gerekçe ve nedenlere dayandığı tartışılarak değerlendirilmemiştir. Bu bakımdan; taraflara tebliğ edilen kararda yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, Mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozma Kararına Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında tapusuz oldukları da dikkate alındığında bağış ve taksim hususunun resmi şekilde yapılmasına gerek olmadığı, tanıkların beyanlarından da anlaşılacağı üzere civarda davacının miras haklarından vazgeçtiğinin bilindiğinin sabit olduğu, hali hazırda senedin düzenleme tarihi de dikkate alındığında davalıların babasının ve davalıların taşınmazları kullanımına davacının dava tarihi olan 2014 yılına kadar herhangi bir itirazının olmadığı davacının kendi rızasıyla miras hakkını devrettiği, davacı tanığı olan ve kök murisin mirasçılarından …’in keşifte alınan beyanlarında da davacının senet imzalanırken kahvede olup olmadığı, konusunda çelişkili beyanlarda bulunduğu bu haliyle davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, kararın gerekçe kısmının, bozma öncesi verilen ret kararında direnmek maksadıyla usul ve yasaya aykırı olarak oluşturulduğunu, bu nedenle kabulünün mümkün olmadığını, tüm tanık ifadeleri dikkate alındığında; dava konusu taşınmazların müşterek muris …’ya ait olduğu ve murisin bu yerleri oğluna verdiği, kızları başta olmak üzere diğer çocuklarına hiç yer vermediği, miras haklarından yoksun bıraktığı hususlarının kesinlik kazandığını, yine tüm tapu kayıtları dikkate alındığında taksimin bulunmadığının da açıkça anlaşıldığını, davalıların ibraz ettiği ve mahkemenin dayanak kabul ettiği 05.03.2005 tarihli “taksim ve bağışlama sözleşmesi”nin hiçbir geçerliliği bulunmadığı gibi senette müvekkilinin imzası olduğu iddia edilmekte ise de müvekkilinin okuma- yazma bilmediğini, bu hususta ısrarla talepte bulunmalarına rağmen Mahkemece bu yönde hiç inceleme yapılmadığını, müvekkilinin miras hakkından vazgeçmediği ve miras haklarını istediği hususunun gerek dinlenen tüm tanıklar gerekse davalıların taksim yaptıkları iddiası dikkate alındığında sabit olduğunu, ayrıca senet “TAKSİM” sözleşmesi olarak düzenlenmişse de, taksimin yapılmadığı ve müvekkiline yer verilmediği hususunun tüm tanık ifadeleri ve yapılan kadastro tespiti ile açıkça anlaşıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Kadastro Kanununun 15. maddesinde, “Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur. Taşınmaz mal tapuda kayıtlı olsun veya olmasın, onun ayrılması mümkün bir kısmının veya belirli bir payının, bu Kanunda zilyet lehine kabul edilen sebeplerle iktisabı caizdir. İştirak halinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hallerde, iştirakçilerinden biri veya birkaçının belirli bir taşınmaz maldaki hissesinin diğer iştirakçilere devir ve temliki; tapulu taşınmaz mallarda yazılı, tapusuzlarda ise her türlü delille ispat edilebilir. Kadastrodan önce hissedarlar veya mirasçılar arasında ayırma veya birleştirme suretiyle taksime konu edilmiş ve sınırları doğal veya yapay işaret ya da tesislerle belirlenmiş taşınmaz malların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde fiilen oluşmuş sınırlarına göre tespiti yapılır.’’

2. 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesinde , ″Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.″,

3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde, ″Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.″ hükümleri yer almaktadır.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 135,50 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

14.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.