YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4792
KARAR NO : 2022/5231
KARAR TARİHİ : 28.06.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin önceki tarihli kararının, davalı … tarafından temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması üzerine, Yerel Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı … vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Kadastro sırasında …köyü çalışma alanında bulunan, 153 ada 7 parsel sayılı 7.087,25 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Toprak Tevzi Komisyonunca oluşturulan tapu kayıtları nedeniyle kamu orta malı niteliğinde mera vasfıyla sınırlandırılarak özel siciline kaydedilmiştir. Davacı …, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve tapu kaydına dayanarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır
II. CEVAP
Davalılar aşamalarda sunduğu sözlü ve yazılı beyanlarında çekişmeli taşınmazın umuma ait mera niteliğinde olduğu, özel mülkiyete konu edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/03/2012 tarihli ve 2011/45 Esas, 2012/81 Karar sayılı önceki tarihli kararı ile, zilyetlikle iktisap koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile çekişmeli 153 ada 7 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 29.02.2016 tarihli ve 2015/1284 Esas, 2016/1916 Karar sayılı hükmüyle; “Doğru sonuca ulaşabilmek için, komşu köylerden yeterince yaşlı, taşınmazın bulunduğu yeri iyi bilen, tarafsız kişiler arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu hazır olduğu halde keşif yapılarak, davacı tarafın taşınmaza ilişkin olduğunu iddia ettiği tapu kayıtları, varsa tüm tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilerek, bu kayıtlardan plan ve haritaya dayananların tevzi haritaları, kadastro paftaları ile ölçekleri eşitlenmek suretiyle çakıştırılarak zemine uygulanmalı, dava konusu taşınmazın aynı zamanda davalı tarafın dayanağı olan tapu kayıtları kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmelidir. Bu şekilde belirlenecek kayıt kapsamları sonucunda, çekişmeli taşınmazın hem davalı tarafın dayanak tapu kaydı hem de Hazinenin dayanak tapu kaydı kapsamında kalan bölümleri olması halinde hangi tapu kaydına üstünlük tanınacağı tartışılmalıdır. Taşınmazın yalnızca Hazinenin dayanağı tapu kaydı kapsamında kalan bölümlerinde tapu kaydının tesisine esas belirtmelik tutanağı araştırılarak, bulunması halinde getirtilmeli ve hayatta iseler belirtmelik tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler de dinlenilerek davacı taraf yararına, Hazine tapusunun oluştuğu tarihe kadar, Kadastro Kanunu’nun 46/1., 14. ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli ve 2016/1303 E. 2020/63 K. sayılı kararıyla; davacı yararına Kadastro Kanunu’nun 46/1. ve 14. maddelerinde belirtilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleştiği ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda bahsi geçen kararına karşı süresi içinde davacı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediği, davacı tarafça tutunulan tapu kaydının yöntemince mahalline uygulanmadığı, ayrıca davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, gerek bozma kararından önce alınan raporlar ve bilirkişi beyanları gerekse bozma kararından sonra dosya kapsamına alınan bilirkişi raporlarının içeriği incelendiğinde taşınmazın davacıya ait olduğu hususunun ispat edildiği gerekçesiyle, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro sonucunda mera vasfıyla mahsus siciline kaydedilen taşınmazın tapu kaydı ve iktisaba müsait zilyetlik iddiası ile tapu iptali ve tescili isteğinden ibarettir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” hükümlerini içermektedir.
6.2.3. Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullanmak üzere, yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri), ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiili ve hukuki tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. Bir yerin mera sayılabilmesi için bu amaçla bir köy veya kasabaya tahsis edilmesi, tahsis bulunmadığı takdirde, kadimden beri o yerin mera olarak kullanılagelmiş olması gerekir. Bir yere hukuken mera vasfını verebilmek için bu iki unsurdan birinin bulunması gerekir (Cin, H.:Türk Hukukunda Mera Yaylak ve Kışlaklar, 2. Bası, Ankara 1980, s. 37 vd.).
6.2.4. Mera olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri mera olarak kullanılagelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zamanaşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Meraların vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi hâline getirilemez. Tahsisli veya kadim mera olgusunun belirlenmesi usul ve şekil yönünden birbirinden farklıdır. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu hâlde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.
6.2.5. Bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması hâlinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulunun 30.10.1991 tarihli ve 1991/8-427 E., 1991/544 K.; 10.05.2006 tarihli ve 2006/8-240 E., 2006/292 K.; 14.11.2012 tarihli ve 2012/7-485 E., 2012/788 K.; 19.11.2014 tarihli ve 2013/8-1321 E., 2014/939 K. sayılı kararları).
6.2.6. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 46/1. maddesi, “4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar, bu Kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adına tespit ve tescil olunur” hükmünü içermektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Mahkemece davacının tutunduğu kaydın uygulanma kabiliyetinin olmadığı ve davacı yararına iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir, zira çekişmeli taşınmaza komşu tüm taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları, hükmen oluşan tapu kayıtları bulunmakta ise oluşumlarına ilişkin ilam, belge ve haritalar getirtilip tutanaklar davalı ise ilgili dava dosyaları getirtilip incelenmemiş, bilirkişi ve tanıkların beyanlarının doğruluğu bu belge ve kayıtlarla denetlenmemiştir. Öte yandan, davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının temelini oluşturan kök geldi kayıtlarının hangi yolla oluştuğu araştırılmamış, özellikle davacının tutunduğu bu kaydın toprak tevzi sırasında revizyon görüp görmediği hususu üzerinde durulmamış, tapu kaydının tüm tedavülleri ve dayanakları kayıtlar ile var ise haritası getirtilerek yöntemine uygun şekilde mahalline uygulanmamış, bu anlamda dava konusu taşınmazın davacının tutunduğu tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeden hüküm kurulması cihetine gidilmiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.
6.3.2. Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmazlara komşu tüm taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları, hükmen oluşan tapu kayıtları bulunmakta ise oluşumlarına ilişkin ilam, belge ve haritalar, davacının tutunduğu Eylül 1989 tarih ve 633 sayfa numaralı tapu kaydının tüm tedavülleri ile birlikte var ise haritası ile dayanağı belgeler temin edilerek dosya arasına alınmalı, Harita Genel Müdürlüğü WEB sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilmek suretiyle taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı olduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre dava konusu taşınmazlara ilişkin tevzi tapu kaydının oluştuğu tarihten (Toprak Tevzi Komisyonunca çalışmanın yapıldığı tarih) 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya bu şekilde ikmal edilmelidir.
6.3.3. Bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, komşu köylerde ikamet edip davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları ile fen bilirkişisi, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi ve 3 kişilik ziraatçı bilirkişi kurulunun katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak bu keşifte, davacının tutunduğu tapu kaydı ve kök tapu kayıtları mahalline uygulanarak kapsamı 3402 sayılı Yasa’nın 20/A maddesi uyarınca haritasına göre belirlenmeli, tapu kaydının haritasının bulunamaması veya uygulanma kabiliyetinin olmaması halinde kayıtlarda yazılı sınırlar yerel bilirkişilere tek tek okunarak bu sınırların zemin üzerinde gösterilmesi istenilmeli, yerel bilirkişilerin gösteremediği sınırların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, bilirkişi ve tanıklarca gösterilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde işaretlenmeli, bu yolla çekişmeli taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız şekilde saptanmalı, dava konusu taşınmazın tamamının yahut bir kısmının tapu kaydının kapsamı dışında olduğunun anlaşılması halinde ise, dinlenilecek yerel bilirkişiler ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazın önceki niteliğinin ne olduğu, evveliyatı itibariyle kadim mera vasfında olup olmadığı, çekişmeli taşınmaz evveliyatı itibariyle mera vasfında değilse taşınmaz üzerindeki zilyetliğin ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, meradan açma olup olmadığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemine uygun şekilde çelişkiler giderilmeye çalışılmalı, yerel bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli; komşu parsellerin başka davanın konusu olmaları halinde ilgili dava dosyaları getirtilerek çekişmeli taşınmazın niteliği ve zilyetlik durumunun değerlendirilmesi sırasında bu dosyalarda alınan beyan ve raporlar dikkate alınmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan, dava konusu taşınmazın öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığını, taşınmazın toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden tarımsal vasıflı yerlerden olup olmadığı, çekişmeli taşınmazın meradan açılan veya meranın devamı niteliğinde olan yerlerden olup olmadığını açıklayıp, tarımsal niteliğini belirten, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile yan görünüş (kesit) krokisi ile desteklenmiş, önceki zirai bilirkişi raporlarını irdeleyen, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisine, keşfi takibe ve denetlemeye imkan verir rapor ve kroki düzenlettirilmeli; teknik raporda özellikle davacının tutunduğu tapu kaydının toprak tevzi sırasında revizyon görüp görmediği hususunun değerlendirilmesi istenilmeli, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi suretiyle, çekişmeli taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, taşınmazın üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalı, bu şekilde genişletilen tahkikat sonucunda çekişmeli taşınmazın davacının tutunduğu tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı, meradan açma olup olmadığı, tapu kaydının kapsamı dışında kalıyorsa kadim mera olup olmadığı ve davacı taraf yararına zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği duraksamasız şekilde belirlenmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görülmüştür.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, yatırılan peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.