Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/4706 E. 2022/4580 K. 07.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4706
KARAR NO : 2022/4580
KARAR TARİHİ : 07.06.2022

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kısmen kabulü-kısmen reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; … köyü 105 ada 257 no.lu parselde bulunan gayrimenkulün müvekkilinin babası ve ataları tarafından 50 yıldan fazladır nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığını, babası ve atalarının çok uzun yıllardan beri kullandığı araziden bir kısmının 257 parsel olarak ayrıldığını ve kardeşi … adına tapuya ayrı kaydedildiğini öğrendiğini, diğer parselin bir bütün olarak 256 parsel olarak …’in 3 çocuğu …, … ve … adına tapuya kaydedildiğini, dava konusu gayrimenkul üzerinde davalının, müvekkilinin babası ile birlikte yaptırdığı bir ev olduğunu belirterek dava konusu 257 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapusunun 1/3’ünün iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediğini, zamanaşımı itirazlarının olduğunu, taşınmaz ve üzerindeki evi senelerdir kullandığını, evi kendisinin yaptığını davacının da açık şekilde bildiğini, çok zaman sonra bu davayı açmasının iyi niyetle bağdaşmadığını, taşınmazın 1991 yılında bölündüğünü, o tarihten beri kendi kullanımında olduğunu, taşınmazın evvelde babasının kullandığı taşınmaz olduğunu, babasının izni ve kardeşlerinin görgüsü ve bilgisi dahilinde ana taşınmaz üzerine ev yaptığını, evin yapımında davacının veya babasının hiçbir katkısı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının taşınmazın murisinden intikal ettiğini ispatladığı, bu nedenle taşınmaz üzerinde miras payı oranında hak sahibi olduğu gerekçesi ile davasının kabulü ile … ili, Merkez ilçesi, … köyü, … mevkii 105 ada 257 parsel sayılı taşınmazın dosya arasında bulunan Sultanbeyli 3. Noterliğinin 15146 yevmiye numaralı veraset ilamında belirtilen 1/3 miras payı oranında davalı adına olan tapu kaydının iptali ile bu oranda davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu taşınmazdaki binanın davalıya ait olduğu hususunda beyanlar hanesine şerh düşülmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükümde her ne kadar binanın davalıya ait olduğu hususunda beyanlar hanesine şerh düşülmesi şeklinde karar verilmiş ise de bunun ”Kargir üç katlı evin davalıya ait olduğu hususunda beyanlar hanesine şerh düşülmesine” şeklinde düzeltilmesi gerektiğini, aksi durumda ilamın icra kabiliyetinin olmayarak eksik ya da hatalı olacağını, bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap ve karşı istinaf dilekçesinde özetle; davalının hak düşürücü süre ve kadastral çalışmalara yönelik itirazlarının yerinde olmadığını, Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, bu nedenlerle davalı tarafın istinaf talebinin reddini talep ettiklerini, ayrıca Yerel Mahkemece, hakkında açılmış bir dava ya da talep yok iken, evin beyanlar hanesine şerh düşülmesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu yönüyle istinaf taleplerinin kabulünü talep etmişlerdir.
3. Gerekçe ve Sonuç
… Bölge Adliye Mahkemesinin 29/01/2020 tarih 2017/416 E. 2019/205 K. sayılı kararıyla; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 19/2 maddesinde de belirtildiği üzere çekişmeli taşınmazın üzerinde bulunan ve davalıya ait olduğu belirlenen evin kat sayısı ve niteliği açıkça belirtilmek suretiyle, beyanlar hanesine şerh verilmesi gerekirken sadece ”taşınmazdaki binanın davalıya ait olduğu” hususunda şerh düşülmesine karar verilmesi ve davacı tarafın davasının sadece çekişmeli taşınmazın arzı üzerinden miras payı oranında tapu iptali ve tescil olduğu ve Mahkemece de bu hususla ilgili hüküm kurulduğu halde davacının talebi açısından dava değerinin taşınmazın arz değeri olarak belirtilen 2.454,90 TL üzerinden miras hissesine karşılık gelen 818,30 TL olduğu göz önünde bulundurularak, bu değer üzerinden davalı aleyhine harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, muhdesat ile birlikte toplam değeri üzerinden değerlendirme yapılmış olması doğru değil ise de; bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2.maddesi gereği hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine, ancak yeniden esas hakkında karar verilmesinin öncelikli koşulunun Yerel Mahkeme kararının kaldırılması olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü, kısmen reddine, İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak,
1-Davanın kabulü ile;
a-… ili, Merkez ilçesi, … köyü, … mevkii 105 ada 257 parsel sayılı taşınmazın dosya arasında bulunan Sultanbeyli 3. Noterliğinin 15146 yevmiye numaralı veraset ilamında belirtilen 1/3 miras payı oranında davalı adına olan tapu kaydının iptali ile bu oranda davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, bakiye kısmın tapu maliki üzerinde bırakılmasına,
b-Sultanbeyli 3. Noterliğinin 15146 yevmiye numaralı veraset ilamının kararın eki sayılmasına,
c-… ili, Merkez ilçesi, … köyü, … mevkii 105 ada 257 parsel sayılı taşınmazdaki üç katlı kargir evin davalıya ait olduğu hususunda beyanlar hanesine şerh düşülmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalının ev hakkında açılmış bir davası olmadığını, ev ile ilgili karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, Mahkemece talepten fazlasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu öne sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesinde, “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. .”
3.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Çekişmeli 105 ada 257 parsel l63,66 metrekare kargir 3 katlı ev ve bahçesi senetsizden irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile davalı … adına 13/12/2007 tarihinde tespit ve tescil edilmiştir.
3.3.2. Dosya içeriğine toplanan delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (IV/3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğru olduğundan davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
3.3.3. Ancak, dava kişiler arası tapu iptali ve tescil davası olup, Mahkemece davacının tapu iptal ve tescil talebi yönünden kabul kararı verildikten sonra, HMK’nın 26. maddesine aykırı olarak herhangi bir talep olmadan taşınmazdaki muhdesatların beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmesi hatalıdır.
3.3.4. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının beyanlar hanesine şerh verilmesine ilişkin kısmın hüküm fıkrasından kaldırılması suretiyle düzeltilmesi gerekmiştir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1. maddesi c bendinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının yatıranlara iadesine 07/06/2022 gününde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.
Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 dir.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.
Bölge Adliye Mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihi arasında hüküm altına alınan ve miktar itibariyle verildiği anda yasa yolu kapalı olan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.
3402 sayılı Yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.
Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe yoktur. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın, lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.
Prof. Dr. Baki Kuru “Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir.
Somut uyuşmazlığa gelince, keşfen belirlenen dava konusu taşınmaz değerinin (2.455 TL) karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının (70.070 TL) altında kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen bu nedenle Bölge adliye mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin değerden reddi yönünde ek karar verilmesi gerekir ise de, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.