Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/4473 E. 2022/3052 K. 13.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4473
KARAR NO : 2022/3052
KARAR TARİHİ : 13.04.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin önceki tarihli kararının, davalı … vekili ile davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması neticesinde, yerel mahkeme tarafından bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı … tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı …, Yeşilyurt ilçesi, Şahnahan mahallesi çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında taşlık vasfıyla tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tescil istemiyle dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, eldeki davanın süresinde açılmadığını, bu nedenle hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, dava değerinin eksik gösterildiğini, eksik olan harcın ikmalini talep ettiklerini, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, bu nitelikte bir taşınmazın zilyetlikle ve imar ihya yoluyla kazanılmasının mümkün olmayacağını, taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığını, iktisap için emek ve para harcanması zor ve zahmetli ihya işleminin tamamlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … ve … vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/07/2014 tarihli ve 2013/122 Esas, 2014/583 Karar sayılı önceki tarihli kararı ile, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 1.485,29 metrekarelik kısmın davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Hazine vekili ve … vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 07.10.2015 tarihli ve 2014/20621 Esas, 2015/11413 Karar sayılı kararıyla; “çekişmeli taşınmazın imar planı içinde olup olmadığı, imar planı içindeyse imar planının hangi tarihte onaylandığı araştırılmadığı gibi, hüküm gününden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Yasa uyarınca … da davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırılmamıştır. O halde mahkemece, öncelikle, Malatya İlinin mülki sınırlarının Büyükşehir Belediye sınırı olarak belirlendiği dikkate alınarak … davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırılmalıdır. Bundan sonra, çekişmeli taşınmazın imar planı içinde kalıp kalmadığı, içindeyse imar planının onaylandığı tarih net bir şekilde belirlenmeli, onaylı imar planı varsa imar planının onay tarihine kadar imar-ihya ve kazanma koşullarının süre yönünden değerlendirilmesi yapılmalı; bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.11.2019 tarihli ve 2016/1456 Esas, 2019/505 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıdaki kararına karşı süresi içinde davalı … tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı … temyiz dilekçesinde, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden ve evveliyatından beri tarıma elverişsiz nitelikte olduğu, böyle bir yerin zilyetlikle kazanılamayacağı, davacının taşınmazı imar-ihya ederek tarıma elverişli hale getirdiğini ispat edemediği, önceki bozma kararında belirtilen eksiklerin yerine getirilmediği, yetersiz bilirkişi raporuna karşı sundukları itirazların değerlendirilmediği, ayrıca eldeki davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddinin gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro sırasında taşlık vasfıyla tespit harici bırakılan çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü
maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.” hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde; orman sayılmayan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz malların 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edileceği, il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda ise bu hükmün uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Diğer bir anlatımla; anılan madde gereğince, imar-ihyaya muhtaç olan taşınmazların onaylanmış imar planı kapsamında kalması halinde onay tarihine kadar imar ihyasının tamamlanmış ve devamında 20 yıllık zilyetlik süresinin doldurulmuş olması halinde kişiler adına tesciline karar verilebileceği tartışmasızdır. Şu halde çözümlenmesi gereken husus, taşınmazın öncesinin imar ihyaya muhtaç olup olmadığı noktasında bulunmaktadır. Zira aynı madde kapsamı uyarınca, öncesinde imar ihyaya muhtaç bulunmayan yerlerin zilyetlikle tasarruf edilmeye başlanması ve sürdürülmesi halinde 20 yıllık zilyetlik süresinin imar planının onaylandığı tarihe değil dava tarihine göre belirlenmesi gerekecektir.
6.3.2. Bilindiği üzere terk edilmiş dere yatakları, kayalık, taşlık, yol ve yol boşluğu gibi taşınmazlar, ancak imar-ihya yolu ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca iktisap edilebilirken; ham toprak, hali arazi, köy boşluğu gibi basit ameliye ile zilyet edilebilecek yerler ise aynı Yasa’nın 14. maddesi gereğince iktisap edilebilir. Somut olayda çekişmeli taşınmazın yörede 1965 yılında tamamlanan kadastro sırasında taşlık vasfıyla tescil harici bırakıldığı anlaşıldığına göre, bu nitelikte bir yerin ancak imar ve ihya edildikten sonra iktisaba elverişli biçimde üzerinde zilyetlik sürdürülmesi neticesinde mülk edinilebileceği, iktisap koşullarının en geç çekişmeli taşınmazın imar planı kapsamına alındığı tarih itibariyle gerçekleşmiş olması gerektiği kuşkusuzdur.
6.3.3. Somut olayda dosya arasına getirtilip incelenen kayıtlardan çekişmeli taşınmazın 05.08.2005 tarihli Nazım İmar Planı kapsamına alındığı, dosyaya yansıyan bilirkişi raporları ve özellikle jeodezi mühendisi bilirkişi raporunun içeriğinden ise taşınmazın imar-ihyasının en erken 1999 yılında tamamlandığının kabulünün mümkün olduğu, hal böyle olunca; taşınmazın üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresinin imar planının kesinleştiği tarih itibariyle iktisaba elverişli olmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddeleri uyarınca 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı ve buna bağlı olarak davacı lehine zilyetlik yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz olup temyiz itirazları yerinde görülmüştür.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.