Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/4224 E. 2022/2814 K. 06.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4224
KARAR NO : 2022/2814
KARAR TARİHİ : 06.04.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I.DAVA
Davacı, 438 ada 7 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 7/24 payının mirasbırakanı … adına tespit edildiğini, ancak davalılar … … mirasçılarının Komisyona itirazı üzerine …’in payının tapu kaydında davalıların murisi …’a satıldığı kabul edilerek …’in payının … … mirasçıları adına tescil edildiğini, davalıların haksız olarak tapuda 14/24 pay sahibi olduğunu, halbuki davalıların dayanak tapu kaydında pay devri yapan …’in baba isminin … olduğunu, kendi mirasbırakanı …’in baba adının ise … olduğunu, davalıların murisi … ile kendi murisi …’in kardeş olduklarını, … …’un çocuksuz olarak vefat ettiğini ve tüm mal varlığını Havza Noterliğinin 19/06/1954 tarihli ve 949 yevmiye nolu vasiyetname ile eşi …’a vasiyet ettiğini, …’un da çocuksuz ölmesi ve …’ın kardeşi …’nin çocuğu olması nedeniyle yasal mirasçı olduğunu öne sürerek, davalılar adına kayıtlı payın iptal edilerek 7/21 payın … mirasçıları adına 7/21 payın davalılar adına tapuya tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Bir kısım davalı davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Havza Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/07/2014 tarihli ve 2005/35 Esas, 2014/331 Karar sayılı kararıyla, davacı tarafından Komisyon kararının hatalı olduğu belirtilerek dava açılmış ise de tapu kayıtları ilk tesisinden itibaren incelendiğinde dava konusu taşınmazda devir yaptığı anlaşılan … oğlu … isimli şahsın bu taşınmaza hiçbir zaman malik olmadığı, … … … ile davacı murisi …’in baba isminin …, …’nin baba isminin ise … olduğu, dolayısıyla tapu kaydında devreden kişinin sehven dede ismi … ile ilişkilendirilerek … oğlu … olarak yazıldığı, aslında … oğlu … ile … oğlu …’in aynı kişiler olduğu, 26/03/2014 tarihli bilirkişi raporunda bu durumun tespit edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde; davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemenin hatalı karar verdiğini, kararda davacının mirasbırakanı … oğlu …’in hissesinin nereye gittiğinin izah edilmeyip araştırılmadığını, tahmine dayalı karar verildiğini, bir an için muris …’in hissesini devir ettiği kabul edilmiş dahi olsa fiili zilyetliğin de terk edilmesi gerektiği halde keşifte dinlenilen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarına göre murisin ölene kadar zilyetliğinin devam ettiği öldükten sonra da eşinin zilyetliğinin devam etmesi nedeniyle payını devir etmediğinin anlaşılması gerektiğini belirterek ve re’sen belirlenecek nedenlerle ret kararın bozulmasını talep etmiştir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava kadastro öncesi nedene dayalı olarak 10 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
1995 yılında Havza ilçesi İcadiye Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 438 ada 7 parsel sayılı 165.20 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ahşap iki katlı ev, iki katlı dükkan ve arsası vasfıyla tapu kaydı ve pay satışı nedeniyle 3/24 payın … … karısı …, 7/24 payın … oğlu …, 14/21 payın … oğlu … … mirasçıları adlarına komisyon kararı ile tespit ve tescil edilmiştir.
Dosyadaki nüfus kayıtları ile mirasçılık belgeleri incelendiğinde kök muris …’nin 1910 yılında vefat ettiği, geriye mirasçısı olarak eşi … ile çocukları; …, … ve …’i bıraktığı, …’in 1918 yılında bekar ve çocuksuz olarak vefat ettiği, …’nin 1920 yılında vefat ettiği, davacının murisi olduğunu ileri sürdüğü … …’un 1954 yılında çocuksuz vefat ettiği ve geriye mirasçı olarak eşi …’u bıraktığı, …’ın 1981 yılında vefat ettiği, davacının ise …’ın kardeşi … …’ın oğlu olduğu anlaşılmaktadır. … ile … …’un davacıdan başka mirasçıları olduğu, hatta davalılar … …’un çocuklarının da …’in yasal mirasçısı olduğu anlaşılmaktadır.
3.2. İlgili Hukuk
TMK’nın “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh Mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır…” hükmü öngörülmüştür.
Tereke (miras ortaklığı) TMK’nın 701 ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir. Elbirliği mülkiyeti, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK’nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK’nın 701. maddesinde “…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
TMK’nın 702/2. maddesi, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir” hükmünü taşımaktadır. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 11.10.1982 tarihli ve 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla, bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
TMK’nın 702/4. maddesinde “…ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır…” hükmü öngörülmüştür. Buna göre; olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi ile istihkak, el atmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi taksimi mümkün olmayan talepler, ortaklardan her biri tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 20.03.2013 tarihli ve 2012/8-861E.,2013/391 K.; 05.10.2016 tarihli ve 2014/14-1243 E., 2016/958 K. sayılı kararları).
TMK’nın 702/2. maddesinde sözü edilen terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise, ortakların oybirliği ile karar vermeleri maddenin açık hükmü gereği olduğundan, tasarruf işlemi niteliğindeki tapu iptali ve tescil davasının tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması veya terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Bir mirasçı tüm mirasçılar adına tek başına dava açabilirse de, böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Bu durumda davanın hemen reddedilmeyip, diğer mirasçıların davaya katılımlarının veya muvafakatlerinin sağlanması ya da terekeye temsilci atanması için davacıya uygun süre verilmesi gerekmektedir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Somut olayda, tespitin tapu kaydına dayalı olarak yapılması ve davacı tarafından, muris …’in tapu kaydındaki 7/24 payının … …’a satılmadığı iddiası ile tapuda 14/24 pay sahibi … … … mirasçılarının payının 7/24’lik kısmının tapu kaydının iptali ile muris … mirasçıları adına tescili istemiyle dava açılmıştır.
3.3.2. Mirasbırakanın ölüm tarihi olan 1954 yılına göre terekesi TMK’nın 701. maddesi gereğince elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Elbirliği halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640 ve 702. maddeleri uyarınca, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da terekeye karşı üçüncü kişi konumundaki kişiye karşı tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması gerekir. Bir mirasçının, özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için, bütün mirasçılar adına, yalnız başına dava açması mümkün ise de, bu şekilde açılan bir dava tüm mirasçıların katılımı sağlanmadan yürütülemez. Bu halde, diğer mirasçıların muvafakatlerinin alınması ya da terekeye atanarak temsilci aracılığıyla davanın yürütülmesi lazımdır.
3.3.3. Hal böyle olunca; Mahkemece davacı tarafa, muris … … mirasçılarının tamamının muvafakatlerinin alınması ya da terekeye temsilci tayini için süre verilmesi, bu şekilde aktif dava ehliyetinin sağlanması halinde ise davanın esasına girilerek iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
3.3.4. Kabule göre de; Mahkemece işin esasına ilişkin yapılan araştırma ve inceleme de yetersizdir. Tespit ve tescil işlemi tapu kaydına dayalı olarak
yapıldığından kadastro tutanağında yazan tapu kaydı ile davalı tarafın dayanak tapu kaydının tüm tedavülleri ile getirtilmesi, revizyon görüp görmediğinin belirlenmesi, yine mahalli bilirkişi ve tanık dinlenerek, … ile …’nin aynı kişiler olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.