Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/275 E. 2022/2104 K. 15.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/275
KARAR NO : 2022/2104
KARAR TARİHİ : 15.03.2022

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl davada davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, asıl davada dahili davalı … yönünden davanın kabulüne dair verilen kararın asıl davada dahili davalı/birleştirilen davada davalı … vekili tarafından istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak asıl davada davalı … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, asıl davada davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, birleştirilen davanın ise kabulüne reddine dair verilen karar asıl davada dahili davalı/birleştirilen davada davalı … vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18/01/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı asil … ve vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı … vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl davada; dava dışı annesi ile davalı babası Mehmet’in 2004 yılında boşandıklarını, davalı babasının küçük yaşlarda kendisinden aldığı vekaletnameyi kullanarak şirketler kurup bir çok kez kendisini borçlandırdığını, yine maliki olduğu dava konusu 1396 parsel sayılı taşınmazın da vekil babası tarafından bilgisi ve rızası dışında ikinci eşi olan … …’e satış suretiyle temlik edildiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiş, aşamada dava konusu taşınmazın kayıt maliki … … asıl davada davaya dahil edilmiş; birleştirilen davada ise aynı davacı; asıl davadaki iddialarına tekrar ederek dava konusu 1396 parsel sayılı taşınmazı muvazaalı olarak devralan davalı … …’in iyiniyetli olmadığını, vekil babası ile el ve işbirliği içerisinde olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl davada Davalı …, tapu iptali ve tescil davasının kayıt malikine karşı açılması gerektiğini, pasif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, iddiaların doğru olmadığını, sağlık sorunları sebebiyle davacı oğlunun kendisine destek olacağına inandığından 3. kişiden satın aldığı dava konusu taşınmazı o dönemde davacı oğlu adına tescil ettirdiğini, daha sonra taşınmaz üzerine yapılacak evin inşaat masraflarının davalı eşi … tarafından ödenmesi sebebiyle hem kendisinin hem de davacının eşi …’e borçlandığını, borçlarını ödeyemediklerinden davacının da bilgisi ve rızası ile dava konusu taşınmazın borca karşılık davalı …’e satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asıl davada dahili davalı/birleştirilen davada davalı …; iddiaların doğru olmadığını, taşınmaz üzerinde yapılan evin inşaat masrafları için taşınmazın değerini aşan miktarda kredi çekip ödediğini, ayrıca davacıya ait kredi borçlarına kefil olduğunu, yine davacının ortağı olduğu şirket borçlarının dahi kendisi tarafından ödendiğini, davacının kendisine borçlu olduğunu, bu nedenle taşınmazın adına devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, asıl davada davalı … yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, asıl davada dahili davalı … yönünden ise iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada dahili davalı/birleştirilen davada davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Kaldırma Kararı
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 26/09/2018 tarihli ve 2017/1564 E., 2018/1172 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın dava tarihindeki keşfen belirlenen değeri üzerinden eksik harcın tamamlatılması, harcın tamamlanması halinde davanın esasına yönelik karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 28/02/2019 tarihli ve 2018/616 E., 2019/95 K. sayılı kararıyla; asıl davada davalı … yönünden kayıt maliki olmadığından pasif husumet yokluğundan davanın reddine, asıl davada dahili davalı … yönünden ise vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, kayıt maliki davalının vekille işbirliği içerisinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada dahili davalı/birleştirilen davada davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. İstinaf Nedenleri
Davalı … vekili; davanın öncelikle zamanaşımından reddinin gerektiğini, birleşen davada dava dilekçesinin tebliğ edilmediğini, cevap verme olanağı sağlanmadan usule aykırı hareket edildiğini, davacının satışı öğrendiğini iddia ettiği tarih itibarıyla davasını süresinde açmadığını, davacının satışı bilmemesinin de mümkün olmadığını, dava konusu taşınmaz üzerindeki inşaatın davalı tarafından yaptırıldığını bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde kabul etmiş olduğunu, sadece arsa değeri bakımından değerlendirme yapılması gerektiğini, davacı ve babası olan diğer davalının birçok borcunu ödediğini, yapılan satışın da makul sınırlar içerisinde olduğunu, davacının ipotekli kredi borcunu üstlendiğini ve ifa ettiğini, davacının herhangi bir zararının bulunmadığını, davacının bedelsizlik iddiasının bulunduğunu ve bu durumun satışın geçersizliği sonucunu doğurmayacağını, bilirkişi raporlarının denetime elverişli olmadığını, davacı tanıklarının tanık vasıflarının olmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığını belirterek, kararının kaldırılmasını istemiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 15/09/2020 tarihli ve 2019/1214 E., 2020/920 K. sayılı kararıyla; davalı vekil Mehmet tarafından vekalet görevinin kötüye kullanılarak dava konusu taşınmazın işbirliği içerisinde hareket ettiği kayıt maliki davalı …’e temlik edildiği belirlenerek davanın kabulüne karar verilmesinin kural olarak doğru olduğu, ancak asıl davada davalı sıfatıyla davaya dahil edilen … aleyhine usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken asıl davada dahili davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak, asıl davada davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine, asıl davada dahili davalı … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davanın ise kabulü ile tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Temyiz Nedenleri
Davalı … vekili, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaz üzerindeki inşaatın ekonomik durumu iyi olan davalı … tarafından yaptırıldığını, davacının taşınmazın arsa bedelinden fazlası kadar da davalıya borcunun bulunduğunu, davacının zararının bulunmadığını, ayrıca taşınmazın davacının babası davalı … tarafından davacı adına satın alındığını taşınmazın gerçek sahibinin davalı … olduğunu, satışın davacının bilgisi ve iradesi doğrultusunda yapıldığını, satış tarihinde öğrenci olan davacı ile davalıların aynı evde ikamet ettiğini, ekonomik kriz içerisinde olan davacıya ve davacının babası olan davalı …’e sürekli borç verdiğini, kredi boçlarını üstendiğini, dava konusu arsa üzerindeki evi inşaa ettirdiğini, davacının finans kaynağı olduğunu, davacının satıştan haberinin olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, satış bedeli olarak sadece arsanın değerinin esas alınması gerektiğini, davacının borçlu olduğunu gösteren 160.000 TL bedelli senet mevcut olduğunu, bilirkişi raporunda belirlenen arsa değerinin hatalı olduğunu arsanın gerçek değerinin çok daha az olduğunu, davalının yaptığı ödemeler ve senet konusunda mali bir hesaplama yapılmadığını, asıl davacı ve diğer davalı …’in işbirliği içinde olduğunu, davacının tanıkların davacının öz annesi ve halası olup davalı …’le husumetleri bulunduğundan beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini belirterek, birleştirilen dava yönünden verilen kararının bozulmasını istemişlerdir.

3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil; birleştirilen dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali- tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV/6.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, birleştirilen davada davalı … vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalı …’den alınmasına, aşağıda yazılı 32.158,49 TL bakiye onama harcının davalı …’den alınmasına, 15/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.