YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2462
KARAR NO : 2022/1132
KARAR TARİHİ : 15.02.2022
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil, olmazsa tazminat davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.02.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava dışı kardeşleri ile mirasbırakan babasının arası iyi olmadığından murisin ısrarı ve zorlaması ile dava konusu 23, 259 ve 390 parsel sayılı taşınmazları temlik aldığını, sonrasında ise geri verilmek şartıyla tanıdığı olan davalıya satış göstemek suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın ölümünden sonra taşınmazların geri verilmesini talep etmesine rağmen davalının iadeye yanaşmadığını, dava dışı kardeşlerinin davalıya karşı açtıkları muris muvazaasına dayalı tapu iptal-tescil davasında temliklerin muvazaalı olduğu belirlenerek davanın kabulüne karar verildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tescilini, olmazsa sebepsiz zenginleşme nedeniyle taşınmazların değerlerinin tespiti ile payı oranında davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, satışın gerçek olduğunu, davacı ile aralarında taşınmazların geri verileceğine dair inançlı temlik bulunmadığını, davacının iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, taşınmazları 100.000 TL bedeli karşılığında satın aldığını, sebepsiz zenginleşmenin de söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, inançlı işlem iddiasının yazılı delille kanıtlanamadığı, davacının yemin deliline de dayanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, dava dışı kardeşlerinin davalıya karşı açtıkları muris muvazaasına dayalı tapu iptal- tescil davasında temlikin muvazaalı oduğuna karar verilerek davanın kabulüne karar verildiğini, kesinleşen bu mahkeme kararının yazılı delil yerine geçtiğini, ayrıca terditli olarak sebepsiz zenginleşme iddiasına da dayanıldığı halde bu konuda bir karar verilmediğini belirterek, kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 26/04/2021 tarihli ve 2019/833 E., 2021/681 K. sayılı kararıyla; davacının dava dışı kardeşleri tarafından davalı aleyhine açılan muris muvazaası iddiasına dayalı davanın, davacı ile davalı arasındaki inançlı işlemin varlığına delalet etmediği, davacının inançlı işlem iddiasını 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delille ispatlayamadığı, terditli talep olan sebepsiz zenginleşme iddiasının temel dayanağının da inançlı işlem olduğu, davacının yemin deliline de dayanmadığı gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca oyçokluğuyla esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, davalının dava konusu taşınmazları bedelsiz ve geri verilmek şartıyla devraldığını, dava dışı kardeşlerinin davalıya karşı açtıkları muris muvazaasına dayalı davada temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiğini, anılan bu dava ile muvazaa ve inançlı işlem hususunun kanıtlandığını, davalının satın alma gücünün bulunmadığını, satış bedelini ödediğini ispatlayamadığını, sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğunu belirterek, kararının bozulmasını istemişlerdir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, inançlı işlem iddiasının 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İBK uyarınca yazılı delille ispatlanamadığı, tazminat isteğinin de bu nedenle reddedilmesinin doğru olduğu gözetilerek; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 15/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.