YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2144
KARAR NO : 2022/1105
KARAR TARİHİ : 14.02.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalı … … vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 14/02/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat …… ile temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı … …… gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 7242 parsel sayılı taşınmazın davalı oğlu …’nın diğer davalı …’e olan borcun teminatı olarak ileride iade edileceği inancıyla davalı oğluna verdiği vekalet kapsamında, davalı …’e satış suretiyle devredildiğini, davalılar arasında 26.05.1998 tarihli taahhütname imzalandığını, zaman içerisinde davalılar arasındaki borcun bittiği bilgisini bir türlü alamadığını, davalıların sürekli kendisini oyaladıklarını, iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, taşınmazın üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde bedele karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı …, zamanaşımı itirazında bulunup, davanın reddini savunmuş, diğer davalı …, davacının asıl muhatabının diğer davalı olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/05/2014 tarihli ve 2012/310 E., 2014/234 K. sayılı kararı ile; inançlı işlemin davalı … ile diğer davalı … … arasında olduğu, davacının inançlı işlemin tarafı olmadığı, davacının davalı … …’dan talepte bulunmayacağı, davalı …’ya verilen vekaletnamenin geçersizliğine dair dosya içerisinde bir delil bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. TemyizYoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 13/09/2018 tarihli ve 2017/5147 E., 2018/12306 K. sayılı ilamı ile ‘‘…davacının vekili olan davalı …, kendi borcu için davacı babasının taşınmazını diğer davalı …’e teminat amaçlı devretmiş ve … ile … arasında içeriği ve imzaları inkar edilmeyen 26.05.1998 tarihli taahhütname başlıklı belge düzenlenmiştir.
Bilindiği ve 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında düzenlendiği üzere bu tür iddialar ancak yazılı delille ya da yeminle kanıtlanabilir.
Dosyaya ibraz edilen 26.05.1998 tarihli belge, 05.02.1947 tarihli İçtihadi Birleştirme Kararı kapsamında yazılı belge niteliğindedir. Davacı davayı açarken iptal-tescil, olmazsa bedel isteğinde bulunmuştur. Dava tarihi itibariyle davalının kayıt maliki olmadığı dikkate alınarak bedel isteği yönünden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97. maddesi değerlendirilmek suretiyle hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir iken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesi ile Mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/03/2021 tarihli ve 2018/395 E., 2021/91 K. sayılı kararıyla; davalı … tarafından diğer davalı …’e borcun karşılığı olarak 04.06.1999 tarihinde bir takım ödemeler yapıldığı ve senetler verildiği, davalı …’ün ise bakiye alacağı ortaya koyan kayıt veya belge ibraz edemediği, 25.05.1998 tarihli taahhütname gereğince teminat amaçlı olarak devredilen dava konusu taşınmazın, davalı tarafça davacıya iade edilmeyip dava tarihinden önce dava dışı üçüncü kişilere satılarak inanç sözleşmesine aykırı hareket edildiği gerekçesi ile terditli olarak talep edilen bedel istemi yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı … … vekili temyiz dilekçesinde özetle; “taahhütname” şeklinde ifade edilen adi yazılı belgede icra dairesi ve icra dosyası numarası yer almadığını, aslı sunulmamış ve üzerinde 1999 yazan adi yazılı belgedeki tutarların kararda bildirilenin aksine sadece 380,00 TL nakit, 1.000,00 TL çek ve 200,00 TL senet olduğunu, anılan belgede “… alacaklarımıza mahsup edilmek üzere…” yazılmasına rağmen tüm borç ödenmiş gibi kabul edilerek hatalı karar verildiğini, icra takip dosyalarının takipsizlikle kapandığı ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi nedeni ile imha edildiğinin bildirildiğini, bu durumdan borcun tamamen ödenmediğinin anlaşıldığını, zamanaşımı defiinin dikkate alınmadığını, ispat yükü davacıda olmasına rağmen taraflarına borcun varlığına yönelik delil bildirmeleri için kesin süre verildiğini, davacının tarafı olmadığı belgeye dayanarak eldeki davayı açamayacağını, diğer davalının imzasının da davacı adına vekaleten değil, asaleten bulunduğunun açık olduğunu, devirden sonra düzenlendiği anlaşılan belgenin geçerli kabul edilemeyeceğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
6.2.3. İnançlı işlem, inanç sözleşmesine dayandığından sözleşmelere ilişkin zamanaşımı hükümlerinin inançlı işlemlere de uygulanacağı, bu sürenin inançlı işlemin türüne göre kıyasen tatbik edilerek vekalet ve rehin hükümlerine göre belirleneceği gerek uygulamada gerekse doktirinde baskın görüş olarak benimsenmektedir. Ne var ki, zamanaşımı süresinin başlaması için inanç ilişkisi sona ermeli veya alacak muaccel hale gelmelidir. Bu itibarla inanç sözleşmesi sona ermediği, inanç konusu inanılanda, alınan para inananda kaldığı sürece zamanaşımı süresinin başlamasına olanak yoktur. Açıklanan kuralın doğal sonucu olarak taraflar borcun ödenmesi için bir süre kararlaştırmış ve borç bu süre içerisinde ödenmemiş olsa dahi inanç ilişkisi devam ettiğinden inanç konusunun iadesi için dava açılabilir. İnanılan, kararlaştırılan sürenin geçtiğinden bahisle inanç konusunu iade etme yükümlülüğünün sona erdiğini savunarak iade borcunu yerine getirmemezlik yapamaz.
7.3. Değerlendirme
Dairenin (IV.2.) no.lu paragrafta açıklanan ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle zamanaşımı süresinin henüz başlamadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalı … … vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 9.887,83 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.