Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/1660 E. 2021/3350 K. 16.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1660
KARAR NO : 2021/3350
KARAR TARİHİ : 16.06.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece bir kısım taşınmaz yönünden HMK’nın 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, davalı … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalılar … yönünden açılan davanın esastan reddine karar verilmiş, davacıların temyiz dilekçesi ek karar ile reddedilmiştir. Karar, süresinde bir kısım davacılar vekili ve tereke temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiş, bir kısım davacıların temyiz talebinin reddine dair ek karar süresinde bir kısım davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı terekeye iade talepli tapu iptal ve tescil; olmadığı takdirde, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile bedel istemlerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları …’nun maliki olduğu taşınmazları davalılara devrettiği sırada hukuki ehliyeti haiz olmadığını, devirlerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalı …’ın aynı bölgede emlakçılık yaptığını ve davalı … ile birlikte hareket ederek taşınmazların devrini sağladığını ileri sürerek 248, 294 ada 9, 10, 11, 12, 13 parseller ile 303 ada 9, 3347 ve 3354 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile … adına tesciline karar verilmesini, ehliyetsizlik iddiasının sübut bulmaması halinde 3347 parsel muvazaalı olarak devredildiğinden miras payları oranında adlarına tesciline; 248, 294 ada 9, 294 ada 10 parsel sayılı taşınmazların miras paylarına isabet eden değerinin davalı … ve …’ndan tahsiline; davalı … mirasbırakanı baskı altına alarak 3354, 294 ada 11, 294 ada 12, 294 ada 13, 303 ada 9 parsel sayılı taşınmazları devrettirdiğinden bu taşınmazların miras paylarına isabet eden değerinin davalı … …ndan tahsiline karar verilmesini istemişler, aşamada davacılardan …, … ve … davadan feragat etmişlerdir.
Bir kısım davalılar, satış işlemlerinin usule uygun olarak yapıldığını; davalı …, iyiniyetli olduğunu, davacıların mirasbırakanını tanımadığını, taşınmazı bedelini ödeyerek davalı …’dan satın aldığını; davalı …, emlakçılık yaptığını, 4 parça taşınmazı mirasbırakanın satmak istemesi üzerine devraldığını, mirasbırakanın sağlık sorunları nedeniyle ve kendisini güvence altına almak için taşınmazlarını satmak istediğini; davalı …, mirasbırakan ile kendisinin ilgilendiğini, diğer çocuklarının ve torunlarının mirasbırakanın yanında olmadığını, mirasbırakanın 2004 yılında felç geçirdiğini, tüm masrafların kendisi tarafından karşılandığını; davalı …, davacıların mirasbırakanını tanımadığını, dava dışı … vasıtası ile taşınmazı satın aldığını; davalı …, dava konusu taşınmazın bedelini mirasbırakan ile davalı …’ın isteği doğrultusunda davacı …’a ödediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bir kısım taşınmaz yönünden yetkisizlik nedeniyle davanın reddine; 248 parsel yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine dair verilen karar Dairece ”…Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Altınova ilçesinin Karamürsel ilçesi yargı alanından çıkarılarak Yalova Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de davanın açıldığı 25.03.2011 tarihi itibarıyla Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkisinin devam ettiği, Yalova Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkisinin idarî nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetli değildir. ” gerekçesi ile bozulduğu, mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde bir kısım taşınmaz yönünden HMK’nın 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, davalı … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalılar … yönünden açılan davanın esastan reddine karar verilmiş, davacıların temyiz dilekçesi ek karar ile reddedilmiştir. Karar, davacılar ve tereke temsilcisi; ek karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan …’nun 30.10.2010 tarihinde öldüğü, geride davacı çocukları… ile 1997 yılında ölen oğlu …ten olma torunları ve …,…, 2006 yılında ölen oğlu…’dan olma torunları … ile davalı kızı …’ın mirasçı olarak kaldığı, aşamada davacılardan …ın ölümü ile mirasçıları …, ve …,’nin davaya dahil edildiği, mirasbırakanın 248, 3347, 294 ada 9, 294 ada 10 parsel sayılı taşınmazlarını 03.05.2007 tarihinde davalı …’a, davalı …’ın da 248 parseli 11.12.2009 tarihinde davalı …’e, 294 ada 9 ve 10 parselleri 12.09.2007 tarihinde davalı …’ya temlik ettiği, mirasbırakanın 294 ada 11 parseli 22.06.2006 tarihinde davalı …’e, 294 ada 12 ve 13 parselleri 13.01.2004 tarihinde davalı …’e, 303 ada 9 parseli 12.06.2000 tarihinde davalı … …’e, 3354 parseli 14.01.2003 tarihinde davalı …, ‘e, davalı …’ın da 08.06.2009 tarihinde davalı …’e devrettiği, Yalova Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/668 Esas, 2014/699 Karar sayılı kararı ile mirasbırakan …, terekesine …’ın tereke temsilcisi olarak atanmasına karar verildiği, tereke temsilcisinin davaya dahil edildiği, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 31.01.2020 tarihli raporunda mirasbırakanın yukarıda anılan temlik tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, eldeki dava öncelikle ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı terekeye iade talepli tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil ve bedel istekli olarak açılmış olup, terekeye temsilci atanmasından sonra tereke ortağının ya da ortaklarının davayı takip yetkisi ortadan kalkacağından, bir başka ifade ile davayı açan mirasçı ya da mirasçıların davayı takip yetkisi sona ereceğinden ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsil eden mümessile geçeceğinden davacılar vekilinin temyiz talebinin reddine dair verilen ek kararda bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacıların ek karara ilişkin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan 25.11.2020 tarihli ek kararın ONANMASINA,
Tereke temsilcisinin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece, tereke temsilcisinin ve bir kısım davalının davayı takipsiz bıraktığı ve süresinde dosyanın yenilenmediği saptanarak davalılar… ve…’a karşı açılan davanın HMK’nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesinde; diğer taraftan, davalılar … vekili tarafından davanın takip edildiği ve anılan davalılar yönünden devir tarihlerinde mirasbırakanın ehliyetli olduğu dikkate alınarak; öte yandan, 294 ada 11, 12 ve 13 parseller ile 303 ada 9 ve 3354 parseller yönünden bedel isteminin dinlenemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Tereke temsilcinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine.
Tereke temsilcisinin diğer temyiz itirazlarına gelince,
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacılar, 248, 294 ada 9 ve 10 parseller ile 3347 parsel sayılı taşınmazların mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalı …’a devredildiğini, davalılar …’ın el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek 3347 parsel bakımından tapu iptal ve tescil, 248, 294 ada 9, 10 parseller yönünden ise bedel isteminde bulunmuşlardır.
Ne var ki, mahkemece anılan parseller bakımından yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunamamaktadır.
Hal böyle olunca, 3347, 248, 294 ada 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların devirden önceki ve sonraki kullanım durumlarının saptanması, mirasbırakan ile davalılar … arasındaki ilişkinin ne şekilde olduğunun tanıklara sorulmak suretiyle tespit edilmesi, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Tereke temsilcisinin bu yöne ilişkin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.