Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/166 E. 2022/294 K. 17.01.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/166
KARAR NO : 2022/294
KARAR TARİHİ : 17.01.2022

MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ALACAK

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil ile alacak istekli dava sonunda, Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraflarca istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde taraflarca temyiz edilmiş olup; asıl ve birleştirilen davada davacı tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17.01.2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat …… ile diğer temyiz eden davalı vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl davada, evli olduğu halde, davalı ile uzun süre evlilik dışı ilişki yaşadıklarını ve bu ilişkiden 2000 doğumlu ikiz çocukları olduğunu, davalının sürekli olarak bu ilişkiyi eşine söylemekle tehdit edip, üzerinde baskı kurması sonucu ve davalının bankadan kredi kullanıp daha sonra iade etmesi şartıyla kayden maliki olduğu dava konusu 25 ada 38 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölümü davalıya devretmek zorunda kaldığını, temlikin muvazaalı olduğunu, davalının bankadan 94.600,00 TL tutarında kredi kullandığını, ancak bu kredinin toplam 56.409,99 TL’lik taksit tutarını kendisine ödettiğini, söz konusu ilişkiyi öğrenen eşinin 28.10.2014 tarihinde boşanma davası açtığını ve eşiyle boşandıklarını, boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla korku ve tehdidin etkisinin ortadan kalktığını ileri sürerek, dava konusu 25 ada 38 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaline, kredi taksitleri için yaptığı ödemelere ilişkin olarak toplam 56.409,99 TL’nin, ilk taksit tarihi olan 07/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; birleştirilen davada ise aynı taşınmazla ilgili tescil isteminde bulunmuştur.

II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı, muvazaa iddiasının yazılı delille ispatı gerektiğini, hile iddiası yönünden hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, hilenin de söz konusu olmadığını, ikiz çocuklarının mirastan pay almalarını önlemeye yönelik olarak davacı ile davacının eşinin planlaması üzerine eldeki davanın açıldığını, davacı ile ilişkilerinin gizli olmayıp, davacının eşinin ve ailesinin bu ilişkiyi bildiklerini, davacının, evliliğinin formalite bir evlilik olduğunu söyleyip eşinden ayrıldığına kendisini inandırdığını, hatta tüp bebek yöntemiyle davacı ile müşterek çocuk sahibi olduklarını, davacının eşine ya da çocuklarına bu ilişkiyi söyleyeceği şeklinde bir tehdidi ya da baskısının olamayacağını, zira toplum içerisinde zaten evlilik hayatı sürdürdüklerini, kullandığı kredinin taksitlerini de davacının değil kendisinin ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, inançlı işlem, hile ve tehdit iddialarının usulünce ispatlanamadığı, davacı tarafından teklif edilen yeminin de davalı tarafından eda edildiği, tapu iptali talebiyle açılan asıl dava ile tescil isteğiyle açılan birleştirilen dava arasında derdestlik söz konusu olmadığı, davacı tarafından kullanılan kredinin toplam 37.875,00 TL’lik taksit tutarının davacı tarafından ödendiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davada sübut bulmayan tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, asıl davada alacak isteğinin kısmen kabulü ile davacı tarafından ödendiği anlaşılan 37.875,00 TL kredi taksit tutarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili istinaf itirazlarında
Davacının, dava konusu taşınmazı davalı üzerine geçirmediği taktirde davalı ile yaşadığı birlikteliğin eşine söyleneceği konusunda davalı tarafından tehdit edildiğini, hile, tehdit sonucu dava konusu taşınmazın davalıya devredildiğini, satışın muvazaalı olduğunu, davacı ile davalının müşterek iki çocukları olup, davalının bu çocukları ödeme gücü olmadığı halde koleje göndermek ve bu nedenle kredi kullanarak okul taksitlerini ödemek istediğini, okul taksitlerini ödeyince taşınmazı geri vereceğine inandırdığını, kredi bedellerini de davacıya ödettirdiğini, 56.409,99 TL tutarında kredi taksitinin davacı tarafından ödendiğinin ispatlandığını, tapu iptali ve tescil talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taşınmazın dava tarihindeki değeri 600.000 TL olup, resmi senette gösterilen değer ile fahiş fark olduğunu, resmi senetle dahi muvazaanın kanıtlandığını, davacı tarafından ödenen 56.409,99 TL kredi tutarının hüküm altına alınması gerekirken, yalnızca 37.875,00 TL ye hükmedildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını, iptal tescil ile 56.409,99 TL alacak talebinin tümünün kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2.2. Asıl ve birleştirilen davada davalı vekili istinaf itirazlarında
İptal tescil yönünden davanın reddinin doğru olduğunu, ancak davalının yemini eda ettiği halde aleyhine alacağa hükmedilmesinin doğru olmadığını, yeminin kesin delil olduğunu, davacının, iddianın tümüne yönelik olarak yemin teklif ettiğini ve yeminin davalı tarafından eda edildiğini, yemin metni içerisinde dava konusu edilen alacak tutarının da yer aldığını, tüm kredi ödemelerini davalının bizzat kendisinin yaptığı konusunda davalının yemin ettiğini, bu nedenle alacak bakımından ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kaldı ki, davacının alacakla ilgili sunduğu bankamatik fişlerinin makbuz niteliğinde de olmadığını, davacının asıl davada sadece iptal talebi olup, mahkemece davacıya talebini açıklaması için süre verildiğini, davacının da talebini ıslah ederek iptal tescil talep ettiğini, mahkemenin daha sonra davacıya tescil davası açmak üzere süre verdiğini, davacının da tescil istekli birleşen davayı açtığını, bu durumda aynı hususta iki tane iptal tescil davası oluştuğunu, ikinci davanın derdestlik nedeniyle reddi ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken birleşen ikinci dava ile ilgili yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını, davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 13/03/2020 tarihli 2019/788 Esas 2020/425 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili duruşma istekli temyiz itirazlarında özetle;
İstinaf talepli dilekçesindeki nedenleri tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Asıl ve birleştirilen davada davalı temyiz itirazlarında özetle;
İstinaf talepli dilekçesindeki gösterdiği nedenleri tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; inançlı işlem, hile (aldatma) ve ikrah (korkutma) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil ile alacak istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.2. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun(TBK) 37. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun(BK) 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK’nin 38. (BK’nin 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan(ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız(hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir(TBK’nın 39. md). Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim, istihkak davası(tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
3.2.3. Bilindiği üzere, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.2.4. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 227/2. maddesine göre, “Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan madde gerekçesinde, “1086 sayılı Kanunun 354 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan hüküm aynen kabul edilmiştir. Ancak ikinci fıkra ile, başka delili de olduğu hâlde onlar tam olarak toplanıp değerlendirilmeden yemin teklif edilmesi durumunda, karşı taraf lehine doğan usulî kazanılmış hak gözetilerek, ortaya çıkan karışıklığa açıklık getirilmiştir. Bu hüküm gereğince yemin teklif olunan kimse yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten veya yemini iade ettikten sonra diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.” ifadelerine yer verildiği açıktır.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
3.3.1 Somut olaya gelince; dava konusu 25 ada 38 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölümün tamamı davacı … adına kayıtlı iken, 07/10/2011 tarihinde satış yoluyla davalı …’a temlik ettiği, satış tarihinde dava dışı banka lehine 189.200,00 TL bedelle ipotek tesis edildiği, davalı …’in dava dışı bankadan 07/10/2011 tarihinde 94.600,00 TL tutarında konut kredisi kullandığı, kredinin 76.630,00 TL’lik kısmının davalı …’in talimatıyla 10/10/2011 tarihinde davacı …’e ödendiği, 15.550,00 TL’lik kısmının da davacı …’in hesabına havale edildiği, davacı …’in 1947 doğumlu olup, 1979 yılında evlendiği dava dışı eşi Tülin Badur ile 28/10/2014 tarihinde açılan boşanma davası üzerine 03/11/2014 tarihinde boşanmalarına karar verildiği, boşanma kararının 07/11/2014 tarihinde kesinleştiği; davacının, 1958 doğumlu davalı … ile gayrıresmi birlikteliğinden 2000 doğumlu ikiz çocukları bulunduğu anlaşılmaktadır.
3.3.2. Dosya içeriği ve toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı tarafça usulünce ispatlanamayan tapu iptali ve tescil istekli asıl ve birleştirilen davanın yazılı şekilde reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Tarafların bu yöne ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Tarafların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda; davacı tarafından, davaya konu edilen alacakla ilgili olarak da davalıya yemin teklif olunduğu, yeminin davalı tarafından eda edildiği, yeminin kesin delil olması ve HMK’nin 227/2. maddesine göre, yemin teklif olunan kimse yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer tarafın teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamayacağı ve yeni bir delil gösteremeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, usulünce ispatlanamayan alacak isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, davalı tarafça eda edilen yeminin kesin delil olduğu gözardı edilerek alacağın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca; davalının, alacakla ilgili olarak yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu yönden bozulmasına; bozma nedenine göre davacının alacakla ilgili yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı … vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacı …’dan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 17/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.