Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/1589 E. 2021/3329 K. 16.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1589
KARAR NO : 2021/3329
KARAR TARİHİ : 16.06.2021

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacının yaptığı istinaf başvurusu Adana Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, alınan raporlardan…’ın fiil ehliyetini ve buna göre dava ehliyetini haiz olduğu gerekçesiyle esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, fiil ehliyetini haiz olmayan babası…’ın 849 ada 1 ve 3 parsel ile 850 ada 1 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı kardeşine devrettiğini, satış bedeli ödenmediği gibi, babasının ehliyetsiz olduğunu davalının bildiğini ve bu durumdan yararlandığını, babasına vasi atanması için Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1986/310 Esas sayılı dosyasında yargılamaya devam edildiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile babası… adına tescilini istemiştir.
Davalı , iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava tarihi itibarıyla sağ ve kısıtlı olmayan babası hakkında davacının dava açma sıfatı olmadığından davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacının yaptığı istinaf başvurusu Adana Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, alınan raporlardan…’ın fiil ehliyetini ve buna göre dava ehliyetini haiz olduğu gerekçesiyle esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının babası 1954 doğumlu …’nin Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1986/310 Esas sayılı dosyasından alınan 03.03.1986 tarihli Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Dairesi raporuna göre zeka geriliğinden kaynaklı düşünce bozukluğu sebebiyle cezai ehliyeti olmadığından 18.06.1986 tarihinde kısıtlanarak babası…nin vasi olarak atandığı, vasinin 31.12.2001 tarihinde öldüğü, …’ın bizzat 15.11.2011 tarihinde adına kayıtlı üç parça taşınmazı davalı …’e sattığı, davacı …’ın 22.03.2017 tarihinde vasi olarak atanmak için sulh hukuk mahkemesine talepte bulunduğu, mahkemece Silifke Devlet Hastanesinden alınan heyet raporunda…’a vasi tayini gerekmediği yönünde görüş bildirildiği, 25.04.2017’de eldeki davanın açıldığı, 22.06.2017 tarihinde Silifke Sulh Hukuk Mahkemesinin 1986/310 Esas sayılı dosyasında verilen vesayet kararının kaldırıldığı, istinaf başvurusu üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi tarafından vesayete ilişkin olarak alınan raporlar arasında çelişki bulunduğundan bahisle eksik inceleme nedeniyle gönderme kararı verildiği, yerel mahkemece Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Dairesinden alınan rapora göre…’ın fiil ehliyetini haiz olduğu ve vasi tayini gerekmediğinin bildirildiği, bunun üzerine vesayet kararının kaldırılmasına karar verildiği, davacının istinaf başvurusunun ise kesin olarak esastan reddedildiği ve…’ın halen sağ olduğu anlaşılmaktadır.
./..

Bilindiği üzere, medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırma-malıdır. (…; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII) Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K.sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. (Rechts-schutzbedürfnis) Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır. Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır. Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olaya veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297)
Diğer yandan, TMK’nın taşınmazların satışı başlıklı 444.maddesindeki düzenlemeye göre vesayet altındaki kısıtlılara ait taşınmazların satışları, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hâllerde mümkündür.
Somut olaya gelince, davacının babası olan kısıtlı… vesayet altında olmasına rağmen, 2011 yılında taşınmazlarını bizzat davalı …’a devretmiş olup, hakkında verilen vesayet kararı ise 22.06.2017 tarihinde kaldırılmıştır.
O halde, …’ın oğlu olan davacının ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Hal böyle olunca, temlik tarihinde vesayet makamının izni olmaksızın gerçekleştirilen devir işleminde, …’ın fiil ehliyetini haiz olup olmadığına yönelik Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Davacının yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Silifke 3 Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.