Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2020/594 E. 2022/6162 K. 27.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/594
KARAR NO : 2022/6162
KARAR TARİHİ : 27.09.2022

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 60 parsel sayılı taşınmazının davalı …’ye kalması amacıyla vasiyetname düzenlemek isterken noter katibinin hatası ve dava dışı…’nin de hilesi ile taşınmazının satış yetkilerini de içerir vekaletname ile…’yi vekil tayin ettiğini, Ali’nin de vekalet görevini kötüye kullanarak 60 parsel sayılı taşınmazını 26.03.2008 tarihinde oğlu olan davalı …’ye satış yoluyla devrettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı …, davacının ölünceye kadar taşınmazda oturması, kendisinin de satış bedelini taksitler halinde davacıya ödemesi, ayrıca davacının, babası…’ye olan borcunun da satış bedelinden mahsup edilmesi şartları ile taşınmazın satışı hususunda davacı ile anlaştıklarını, satış işlemlerinin yapılması için davacının…’yi vekil kıldığını, işlemlerin davacının bilgi ve iradesi ile olduğunu, satış bedelinin 2008 ile 2014 yılları arasında taksitler halinde davacıya ödendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, temlikin davacının iradesine uygun olduğu, iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı … yönünden davanın esastan reddine, diğer davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; vekil…’nin dava konusu taşınmazı gizli ve hileli bir şekilde 26.03.2008 tarihinde oğlu …’ye satış suretiyle devrettiğini, vekil…’nin vefat ettiğini, bu nedenle…’nin mirasçılarının eldeki davada davalı olarak gösterildiğini, İlk Derece Mahkemesince davanın … açısından esastan reddine, diğer davalılar açısından pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verildiğini, İlk Derece Mahkemesinin kararının usûl ve yasaya aykırı olduğunu, davacının 15 yıldır sarı nokta ve katarakt hastası olup, gözlerinin görmediğini, davalının, davacının iradesini sakatlayarak davacıdan vekalet aldığını ve taşınmazı muvazaalı olarak davalı oğlu …’ye devrettiğini, diğer davalıların hileli şekilde davacının iradesini sakatlayan ve vekaleten satış işlemini gerçekleştiren…’nin mirasçıları olduğunu, bu nedenle davalılara davada husumet yöneltilmesinde usûle aykırı bir durum mevcut olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasındaki davanın, hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, davacı taraf aldatma ve hileye düşürüldüğünü ileri sürmüş ise de; buna ilişkin delil sunamadığı, tanıkların beyanlarının da davacıyı doğrulamadığı, satışa ilişkin vekaletnamenin bizzat davacı tarafından verildiği, yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra hileye dayalı eldeki davanın açıldığı, davacının banka hesabına davalı tarafından satış tarihi ve sonrasında düzenli olarak para yatırıldığı, satış bedelinin davalı … tarafından ödenmiş olduğu, dolayısıyla vekaletnamenin hile ile alındığına dair hiçbir delil bulunmadığı, taşınmazın satışının yapıldığı ve parasının da davacıya ödenmiş olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, hile iddiasının her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının da hiç bir şekle bağlı olmadığı, hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi veya dava yoluyla da kullanılabileceği, temlikin 2008 yılında gerçekleşmiş olup, davanın ise 2017 yılında açıldığı, 2008 yılında yapılan işlemin hata, hile ve zorlama ile yaptırıldığının ispat edilemediği gibi hilenin yeni öğrenildiğinin de ispat edilemediği, hata, hile ve zorlamanın var olduğu kabul edilse dahi 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının 2008 yılında 72 yaşında ve kanser hastası olup, vefatının yakın olduğunu düşünerek, davalı …’e 60 parsel sayılı taşınmazını bırakmak amacıyla noterde vasiyetname düzenlemek istediğini, notere… ile giden davacının, noter katibine derdini anlatamadığını, …’nin de yönlendirmesi ve hilesi ile vekaletname düzenlendiğini, davacının gerçek iradesinin vasiyetname düzenlemek olduğunu, davacının notere başvuru dilekçesi sunarak…’ye taşınmazı vasiyet etmek istediğini yazılı olarak bildirdiğini, Mahkemece bu belgenin dikkate alınmadığını ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, tanık Medine Var’ın, alzihimer hastası olup, akıl sağlığının yerinde olmadığını, bu tanığın beyanına itibar edilemeyeceğini, Medine Var’ın oğlu Kayıs Var’ın tanık olarak dinlenmesi taleplerinin kabul edilmediğini, hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; hile ile alınan vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hemen belirtilmelidir ki; hâkim davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi uyarınca, ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek taraflara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.
3.2.2. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.3. Öte yandan; vekaletnamenin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içermektedir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının Osmaniye 2. Noterliğinin 06.03.2008 tarihli, 2916 yevmiye sayılı vekaletnamesi ile dava dışı…’yi vekil tayin ettiği, vekil Ali’nin davacıya vekaleten dava konusu 60 parsel sayılı taşınmazı 26.03.2008 tarihinde 12.000,00 TL bedelle davalı oğlu …’ye satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Dava, hile ile alınan vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince, her ne kadar davanın hile hukuksal nedenine dayalı olduğu şeklinde hukuki nitelendirme yapılmış ise de, vekaletnamenin hile ile alındığı iddiasının vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasını da içerdiği kuşkusuzdur.
Somut olayda; davacının, 06.03.2008 tarihli vekaletname ile dava konusu 60 parsel sayılı taşınmazın satışı için…’yi vekil tayin ettiği, vekil…’nin de 26.03.2008 tarihinde taşınmazı davalı oğlu … ‘e satış suretiyle temlik ettiği, satış tarihinden sonra davalı ve eşi tarafından davacının banka hesabına bir kısmı “ev parası” açıklaması ile düzenli olarak para havale edildiği, satış bedelinin davacıya ödendiği,tanık beyanları ve tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının, dava konusu taşınmazını vekil marifetiyle davalı …’e satışı konusunda iradesi olduğu açıktır.
Hâl böyle olunca; vekil tarafından vekil edenin iradesine uygun olarak yapılan işlemde vekalet görevinin kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceği nazara alınarak bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede hataya düşülerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe yönünden düzeltilmesi gerekmiştir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazının temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine yönelik olarak kabulü ile temyize konu Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 06/12/2019 tarihli ve 2019/1206 Esas – 2019/1286 Karar sayılı kararının gerekçe kısmının, (V/3.3.) paragrafta yazılı gerekçeyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin temyiz harcının yatırana iadesine, 27/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.