Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2020/586 E. 2020/4574 K. 29.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/586
KARAR NO : 2020/4574
KARAR TARİHİ : 29.09.2020

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-ALACAK

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil alacak davası sonunda ilk derece mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde adli yardım talepli ve duruşma istekli temyiz edilmiş olup, davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebinin yerinde olduğu anlaşılmakla, HMK 336/3. maddesi uyarınca adli yardım talebinin kabulüne karar verilerek temyiz incelemesine geçilmiş olup; duruşma günü olarak saptanan 29.09.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat gelmedi temyiz edilen davalılar vekili Avukat … geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescil ile alacak isteklerine ilişkindir.
Davacı, dava dışı eşi Ramazan ile davalı …’nin gayrı resmi birlikte yaşadıklarını, kanser hastası olması ve eşinin baskısı nedeniyle dava konusu taşınmazla ilgilenmesi konusunda davalı …’e vekaletname verdiğini, davalı … ile 1/2’şer oranda paydaş oldukları dava konusu 10191 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılan bağımsız bölümlerin bir kısmının davalı … tarafından vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle davalı …’ye devredildiğini, bir kısmının ise 3. kişilere devredilip elden çıkartıldığını ileri sürerek tapu iptal tescil ile alacağa karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece mahkemesince, Harçlar Kanunu 30. ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın davacı tarafça istinafı üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, Anayasamızda hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi için gerekli yargılama giderlerini ödemede sıkıntıya düşecek veya ödeyemeyecek durumda bulunan kişilere, her türlü mali ve hukuki korunma taleplerinde kolaylık sağlanması, sosyal hukuk devletinin ilkelerinden olup, bu gereğin yerine getirilebilmesi de adli yardım ile mümkündür. Bu nedenle adli yardım müessesesi 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 334 ila 340. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere, 492 Sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikteki 32. maddesinde, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngörmüştür.
Öte yandan; HMK 94/1. maddesine göre, “Kanunun belirlediği süreler kesindir.”, 2. fıkrasına göre, “Hakim tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi halde belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.”, 3. fıkrasına göre “ Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” düzenlemesine yer verilmiş olup; yargısal içtihatlarda da benimsendiği üzere kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Ayrıca, 28.07.2020 tarih 7251 Sayılı yasa ile yapılan değişiklikle HMK 94/2. maddesinde “ Hakim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu taktirde hakim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.” düzenlemesine yer verildiği de kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; davacı 20.000 TL değer göstermek suretiyle eldeki davayı açmış; mahkemece keşfen değer saptandıktan sonra harç konusunda 22.06.2017 tarihli dilekçesiyle adli yardım talebinde bulunmuş, dilekçe ekinde SGK hizmet dökümü, fakirlik ilmuhaberi, Takbis sorgulaması, adına kayıtlı traktör üzerinde haciz bulunduğuna dair araç sorgulaması gibi belgeleri ibraz etmiştir. Mahkemece, davacının sosyal ve ekonomik durumunun araştırılması kapsamında birtakım kurumlara yazılan müzekkereler üzerine davacının Toros Vergi Dairesine 12.997,43 TL, İstiklal Vergi Dairesine 116.112.50 TL, Uray Vergi Dairesine 17.674,09 TL vergi borcu bulunduğunun saptandığı, kolluk marifetiyle yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında, davacının ev hanımı olup gelirinin tespit edilemediğinin, kendine ait evde oturmakta olduğunun ve bakmakla yükümlü olduğu 4 çocuğu bulunduğunun, üzerine kayıtlı 2004 model bir traktör olduğunun, ilkokul mezunu ve 59 yaşında olup Nizip/Gaziantep’te ikamet ettiğinin bildirildiği, yine mahalle muhtarlığının yazısında, davacının kanser hastası ve yaşlı birisi olup, hiçbir işte çalışmadığının, tüm ihtiyaçlarının oğlu tarafından karşılandığının, vergi dairelerinden sürekli ödeme emirlerinin geldiğinin beyan edildiği, sunulan vergi levhasına göre, davacının vergi mükellefi olup faaliyet alanının inşaat olduğu, 2017 yılı itibariyle beyan olunan matrahın 193.046,00 TL, 2016 yılı itibariyle matrahın 83.670,02 TL, 2015 yılı itibariyle matrahın 119.073,40 TL, ticaret siciline tescil tarihinin ise 22.05.2006 olduğu anlaşılmaktadır.

İlk derece mahkemesince, 01.11.2018 tarihli duruşmada, “davacının inşaat işiyle iştigal ettiği, ev hanımı olmadığı, inşaat işinden dolayı gelir sahibi olduğu ve bunun vergi levhasından anlaşıldığı, halen davacının adına aktif bir iş yeri olduğu, vergi borçları olmasının adli yardımdan faydalanmasını gerekli kılmadığı gerekçeleriyle davacının adli yardım talebinin reddine, davacının ½ pay oranında iptalini istediği dava konusu taşınmazların paya düşen değerinin bilirkişi marifetiyle 8.573.016,00 TL olarak saptandığı, bu değerden dava dilekçesinde belirtilen 10.000 TL’nin (dava dilekçesinde gösterilen değer 20.000 TL’dir) tenzili ile kalan miktar üzerinden ¼ peşin harcın Harçlar 30. ve HMK 150. maddeleri gereği davacı tarafça duruşma gününe kadar yatırılmasına” şeklinde ara karar kurulduğu, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı 07.11.2018 tarihli dilekçe ile itiraz ettiği, mahkemece itirazın 19.12.2018 tarihinde reddine karar verilip itirazın incelenmesi için dosyanın Mersin 9. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği, anılan mahkemenin 2018/3 D.İş sayılı ve 25.12.2018 tarihli kararı ile davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yaptığı itirazın kesin olarak reddine karar verildiği, bunun üzerine mahkemece, 19.02.2019 tarihinde, “01.11.2018 tarihli ara kararına atıf yapılarak HMK 150. maddesi ve Harçlar Kanunu 30. maddesi uyarınca eksik harçların yatırılıncaya kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına”, 24.05.2019 tarihinde de davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği; davacının istinaf başvurusu üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf harçları bakımından adli yardım talebinin haklı ve yerinde görüldüğü, ancak ilk derece yargılaması aşamasındaki adli yardım talebinin reddine ilişkin kararın yasada düzenlendiği şekilde denetimden geçmek suretiyle kesinleştiği, istinaf incelemesinde artık bu hususun tekrar incelenemeyeceği, davacının eksik harcı yatırmadığı için dosyanın işlemden kaldırılıp davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
Ne var ki; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 336. maddesi gereğince davacının ibraz ettiği belgeler ve mahkemece yapılan araştırma neticesinde elde edilen somut bilgi ve bulgular nazara alınarak davacının adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile adli yardım talebinin reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, adli yardım talebinin reddi üzerine davacının yatırması gereken peşin harç miktarı açıkça belirtilmeksizin ve sonuçları ihtar edilmeksizin usulsüz şekilde kurulan ara karar esas alınmak suretiyle dosyanın işlemden kaldırılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi de doğru değildir.
Davacı vekilinin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Mersin 8. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 29.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.