YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/412
KARAR NO : 2020/4969
KARAR TARİHİ : 12.10.2020
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU KAYDINDA DÜZELTİM
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydında düzeltim isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı “… …”nın maliki olduğu 10854 ada 6 parsel (eski 1423 ada 6 parsel) sayılı taşınmazın tapu kaydında adının lakabı ile birlikte “…: …” şeklinde yazıldığını ileri sürerek, eksik yazılan isim, soy isim ve baba adının tespiti ile anılan kaydın nüfus kayıtlarına uygun şekilde düzeltilmesini istemiştir.
Davalı …, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, “…Somut olayda, Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/520 Esas sayılı dosyasında, davacılar … ve arkadaşlarının çekişme konusu 10854 ada 6 parsel (eski 1423 ada 6 parsel) sayılı taşınmazın mirasbırakanları …nin, onun ölümü ile de mirasçılarının malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduğunu, taşınmazın ‘…’ adında belirsiz bir kişi adına kayıtlı olduğunu ileri sürerek Hazine’yi hasım göstermek suretiyle TMK’nun 713. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istedikleri, eldeki davada ise davacının, kimlik bilgileri eksik yazılan kayıt malikinin ‘Hacı …kızı …’ olduğunun tespiti ile kayıtların buna göre düzeltilmesini istediği, bu hali ile kayıt maliki …’nin gerçek kimliğinin ortaya çıkarılmasında bütün mirasçıların hukuki yararının bulunduğu, söz konusu durumun tespitinin ise ancak eldeki dosyada yapılacak yargılama ile mümkün olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek yukarıda değinilen ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, diğer mirasçıların ilgili sıfatıyla beyanına başvurulması, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 10854 ada 6 parselin geldisi olan kök 1423 ada 6 parsel sayılı taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında 15.10.1964 tarihli komisyon kararı ile senetsizden “…Kasap oğlu namı diğeri … oğlu …’nin ceddinden intikal etmek suretiyle senetsiz malı iken 48 sene kadar evvel vefatı ile vereselerini terk etmiş ise de vereselerinin kimlerden ibaret olduğu ve nerede bulunduklarının kati olarak bilinemediğinden bir yanlışlığa mahal bırakmamak için bir veraset senedi ibrazına kadar intikallerinin yapılmasına mahal olmadığı ve 909 son vergi kaydı … oğlu … ve 944 vergi kaydı ise Hacı … oğlu… adına tahrir gördüğü, bu son ismin …’nin veresesi olduğu ve halen de … vereseleri tarafından bila niza ve fasıla zilyet ve tasarrufunda bulundukları…” açıklaması ile “Öksüzoğullarından …” adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, eldeki davada ve Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/520 Esas sayılı dosyasında dinlenen tanıklar ve mahalli bilirkişilerin beyanlarından, kök mirasbırakan … …’nın “…” lakabı ile bilindiği, …’nin …,…,… ve … adında 3 tane çocuğunun bulunduğu ve taşınmazın uzun yıllardan beri mirasbırakanın kızı … ve kocası… Varinli tarafından, adı geçenlerin ölümünden sonra da mirasçıları tarafından kullanılmaya devam ettiği anlaşılmış olup, mirasbırakan … …’nın kadastro tespit tarihinde ölü olduğu, tutanakta ve komisyon kararında tespitten 40-45 yıl kadar önce öldüğünün yazılı olmasının tek başına davanın reddi için yeterli bir neden olmayacağı gözetildiğinde, dava konusu taşınmazın kayıt maliki olan “Öksüzoğullarından …”nin davacının kök mirasbırakanı olduğu, davacının iddiasını TMK’nın 6, HMK’nın 190. maddeleri uyarınca kanıtladığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.