YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/319
KARAR NO : 2021/982
KARAR TARİHİ : 24.02.2021
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TENKİS
Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı … ve …, anneleri ile miras bırakanları babaları…’nun gayri resmi olarak birlikte yaşadığını, babalarının 1117 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırma amacıyla resmi nikahlı eşinden olan davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, temlik ile saklı paylarının ihlal edildiğini ileri sürerek tenkis istemişler, yargılama sırasında Fatmanur, açtığı soybağının düzeltilmesi davası sonucunda miras bırakanın hanesine kaydedildiğini beyan ederek davacılar yanında davaya katılma isteğinde bulunmuştur.
Davalı, süresinde cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin satış şeklinde olduğu, satış işleminde muvazaanın varlığına ilişkin bir iddia ve ispatın bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan …’nın 1117 parsel sayılı arsa nitelikli taşınmazını 03.11.2006 tarihinde satış suretiyle 1972 doğumlu davalı oğlu Yaşar’a devrettiği, miras bırakanın 06.12.2009 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak dava dışı eşi Hava ile, müşterek çocukları davalı oğlu … ve dava dışı kızı…ile birlikte yaşadığı Saliha’dan olma çocukları davacı…,… ve…’u bıraktığı, taşınmaz ve üzerindeki binanın dava tarihindeki toplam değerinin 252.436,67 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Mirasbırakanın TMK’nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmaz her ne kadar satış şeklinde devredilmiş görünse de, davacılar temlikin muvazaalı ve gerçekte bağış niteliğinde olduğunu iddia etmektedirler.
Hemen belirtilmelidir ki, çekişmeli taşınmazın tenkise tabi olabilmesi için 4721 sayılı TMK’nın 565/4. maddesinde düzenlendiği üzere miras bırakanın temliki saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığının, 6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nin 6. maddeleri uyarınca davacı tarafından kanıtlaması gerekmektedir.
Ne var ki, mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca; iddianın ispatı açısından öncelikle tarafların bildirmiş olduğu delillerin toplanılması, terekenin tespit edilmesi, davacı taraf dava dilekçesinde tanık deliline dayandığından, tanıklarını bildirmesi için usulünce süre verilmesi, bildirilen tanıklar dinlenerek dava konusu temliğin TMK 565/4. maddesi kapsamında saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapılıp yapılmadığının araştırılması, saklı payı zedeleme kastı ile yapıldığının tespit edilmesi halinde yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca tenkis hesabı yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer yandan, davacı Hatice karar tarihi itibarıyla reşit olduğundan, velayeten annesi tarafından vekile verilen vekaletname hükümsüz hale geleceğinden, Hatice tarafından vekile verilmiş vekaletname varsa ilgilisinden temini de gerekmektedir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.