Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2020/2989 E. 2021/2809 K. 25.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2989
KARAR NO : 2021/2809
KARAR TARİHİ : 25.05.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen ek karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, dava dışı yeğenine ipotek tesisi amacıyla vekaletname verdiği ancak hile ile satış yetkisi de içeren şekilde düzenlenmiş vekaletname ile 1149 parselde bulunan 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12 numaralı bağımsız bölümleri davalılara satış suretiyle temlik edildiğini öğrendiğini ileri sürerek, devredilen bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ve adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduklarını öne sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen karar, Dairece 11 parsel numaralı taşınmaz yönünden temyiz itirazlarının yerinde olmadığı belirlendikten sonra diğer parseller yönünden “ …davacı tarafından vekil … aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı halde takip dosyası getirtilerek incelenmediği…” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, gerek vekalet görevinin kötüye kullanıldığının gerekse kayıt maliki davalıların kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın, davacı asil tarafından temyizi üzerine, Mahkemesince temyiz talebinin süresinde olmadığı gerekçesiyle temyiz isteği ek karar ile reddedilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacı tarafın yaptığı temyiz başvurusunun reddine ilişkin 23.07.2020 tarihli ek kararın yerinde olup olmadığıdır. Gerekçeli karar davacı … vekili Av. …’a 02.04.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı asilin 17.07.2020 tarihli temyiz talebi Mahkemece temyiz talebinin süresinde olmadığı, kararın kesinleştirildiği gerekçesiyle ek kararla reddedilmiş, bu kez ek karar, davacı … tarafından, gerekçeli kararın vekil …’a tebliğinin bu vekilin kamu görevine geçmesi sebebiyle geçersiz olduğu belirtilerek esas kararla birlikte temyiz edilmiştir. Davacı … vekili Av. …’ın 08.01.2014
tarihinden itibaren 657 sayılı Devlet Memurları Kanuna tabi olarak Karayolları Genel Müdürlüğünde görev yaptığı, anlaşılmaktadır. Bu durumda vekilin vekalet görevinin sona ereceği ve tebligatı iade etmesi gerektiği ortadadır. O halde gerekçeli kararın davacı tarafından temyizi üzerine temyiz süresinin geçirildiği ve kararın kesinleştiğinden bahisle temyiz isteğinin reddine ilişkin ek kararın doğru olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca; … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davacının temyiz isteğinin reddine ilişkin 23.07.2020 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.
Davacının temyiz itirazlarının incelemesinde;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, dava dışı yeğeni …’a, maliki olduğu 1149 parsel sayılı taşınmazın satış yetkisinide içerir 17.10.2006 tarihli vekaletname verdiği, vekil … tarafından bu vekaletname kullanılarak taşınmazın 27.10.2006 tarihinde dava dışı …’a satış suretiyle temlik edildiği, ondan da 07.02.2007 tarihinde dava dışı …’a devredildiği, taşınmazın 16.02.2007 tarihinde kat mülkiyetine çevrildiği, bundan sonra ise 1, 2, 3, 4 numaralı bağımsız bölümlerin 16.3.2007 tarihinde M….’a, bu kişiden 03.12.2007 tarihinde davalılardan …’a 5 numaralı bağımsız bölümün 16.3.2007 tarihinde M….’a, bu kişiden 03.12.2007 tarihinde …’a, …’ten 24.09.2008 tarihinde …’ya ondan da 30.10.2008 tarihinde davalılardan …’a 6 numaralı bağımsız bölümün 23.3.2007 tarihinde …’a, 03.12.2007 tarihinde …’a, 24.09.2008 tarihinde …’ya olmak üzere en son olarak 30.10.2008 tarhinde davalılardan …’a; 7, 8 numaralı bağımsız bölümlerin 23.03.2007 tarihinde …’ a ondan da 03.12.2007 tarihinde …’a; 9, 10 ve 12 numaralı bağımsız bölümlerin 27.03.2007 tarihinde davalılardan …’e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
TMK’nin 1023. maddesi “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklindedir. Aynı ilkeyi tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasında “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” hükmünü içerir.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Somut olaya gelince, davacının ipotek amaçlı dava dışı vekile verdiği vekaletin, iradesi dışında maliki olduğu taşınmazın satışı suretiyle kötüye kullanıldığı, vekil eliyle taşınmazı satın alan…’in, vekilin 14.11.2011 tarihli keşifteki “…isimli şahıstan … ilçesi … mahallesi hudutlarındaki petrol istasyonunda kullanılmak üzere 600.000,00TL lik akaryakıt için vekaletname ile aldığım taşınmazları teminat gösterecektim, ancak noterde söz konusu kişi …’ ın vekili satış olarak davaya konu taşınmazı kendi üzerine almıştır, bana da imza at deyince okumadan imzaladım, ben orada satış yaptığımı bilmiyordum, benim amacım ipotek tesis etmekti, yani dolandırıldım, ancak bununla ilgili suç duyurusunda bulunmadım,.. söz konusu akaryakıtı alabilmek için 1.5 sene kadar bekledik, verebilme ihtimali olduğunu düşündüğümüz için davacı olmadık…” şeklindeki beyanından anlaşıldığı üzere vekil ile el ve işbirliği içerisinde hareket ettiği sabittir. Bu haliyle de, …’ten taşınmazı temlik alan diğer tapu kayıt maliklerinin TMK’nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.
Şöyle ki; devirlerin çok yakın tarihler içerisinde ve hemen hemen aynı kişilerden aynı kişilere intikalli olması, tapu kayıt maliklerinin taşınmaz malları hiç görmeden aldıklarını söylemeleri, dava konusu taşınmazlardaki kiraların davacıda toplanmaya devam etmiş olması hususları ile davacının halen taşınmazlardan birinde ikamet etmeye devam ettiği hususu, yukarıda açıklanan ilke ile birlikte değerlerdirildiğinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi doğru olmamıştır.
Davacının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.