Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2020/262 E. 2021/1059 K. 01.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/262
KARAR NO : 2021/1059
KARAR TARİHİ : 01.03.2021

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonucunda; mahkemece, 2 parsel 2 nolu ve 6 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın reddine, 1 nolu bağımsız bölüm yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, 1 parsel 6, 2 parsel 6 ve 16, 7, 4, 31 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne dair verilen kararın davacı vekili ile davalılar vekili tarafından istinafı üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından davalılar vekili ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25/04/2018 tarih 2016/487 Esas 2018/379 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK.’nun 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiş, hüküm, davacı ve davalılar vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, Rusya’da yaşaması nedeniyle taşınmazların idaresi için davalı eşi Kadriye’ye vekalet verdiğini, izin ve onayı olmaksızın davalı eşinin vekaleten dava konusu taşınmazlarından 2 tanesini davalı gelini Azime’ye, 4 tanesini davalı oğlu Güneri’ye, yine Bursa ili … ilçesi ve Kütahya ili …ilçesinde bulunan 2 tane taşınmazı davalılara devrettiğini, satış bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürerek taşınmazların tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada Bursa ili … ilçesi olarak bildirilen taşınmazın 1217 ada 2 parsel ve Kütahya ili …ilçesinde 186 ada 31 parsel sayılı taşınmaz olduğunu yine 02.03.2017 tarihli dilekçesi ile 1217 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden davadan feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalılar, 1510 ada 2 parsel 2 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin 3. kişiden satın alındığını, vekaleten işlem yapılmadığını, davalı …’nin zina sebebine dayalı boşanma davası açması nedeniyle eldeki davanın kötüniyetli olarak açıldığını, 4 nolu bağımsız bölümün davalı … tarafından satın alındığını ancak davacı üzerine tescil edildiğini, intikallerin yapılması için vekaletname verildiğini, 16, 7 ve 1 parsel 6 nolu bağımsız bölümlerin dava dışı 3. kişinin Kütahya Belediyesine olan borcunun davalı … tarafından elden ödendiğini ancak yine davacı adına tescil edildiğini, belediye kayıtlarından bu durumun anlaşılacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava dışı şirketten devralınan 2 parsel 2 nolu ve 6 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın reddine, 1217 ada 2 parsel 1 nolu bağımsız bölüm yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, 1 parsel 6, 2 parsel 6 ve 16, 7, 4, 31 parsel sayılı taşınmazları yönünden davanın kabulü ile taşınmazların tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm, davacı vekili ile davalılar vekili tarafından istinafı üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından davalılar vekili ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25/04/2018 tarih 2016/487 Esas 2018/379 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK.’nun 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalı vekil Kadriye’nin davacının eşi, davalı …’nin tarafların müşterek çocukları, davalı …’nin davalı …’nin eşi olduğu, davacının davalı …’yi …2. Noterliği 08.07.2013 tarih 7225 yevmiye sayılı genel vekaletnamesi ile taşınmaz satışlarına yetkili tayin ettiği, 1 parsel 6 nolu bağımsız bölümün davacıya vekaleten davalı vekil Kadriye aracığıyla 18.04.2016 tarihinde 49.900 TL bedelle davalı …’ye, 2 parsel 2 nolu bağımsız bölümün dava dışı Hsc İnşaat Nakliye Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şti adına kayıtlı iken 19.08.2013 tarihinde 2.400 TL bedelle davalı …’ye, aynı akitte 2 parsel 6 nolu bağımsız bölümün 3.900 TL bedelle vekili Azime aracığıyla davalı …’ye, 16 (55.100 TL bedelle), 7 (50.000 TL bedelle), 4 (120.000 TL bedelle) nolu bağımsız bölümlerin davacı adına kayıtlı iken davacı vekili davalı … aracığıyla 11.05.2016 tarihinde vekili davalı … aracılığıyla davalı …’ye vekaleten, 186 ada 31 parsel sayılı taşınmazın 28.700 TL bedelle davacı vekili davalı … aracığıyla 05.04.2016 tarihinde davalı …’ye satıldığı, dava dışı Hsc İnşaat Nakliye Gıda Asansör Jenaratör Elektrik, Elektronik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine davanın ihbarı üzerine adı geçen şirket tarafından dava konusu 2 parsel 2 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin parasının davacıdan alındığını, davalı vekil Kadriye’nin davacıya ait ibraz ettiği vekalet uyarınca tescil işleminin yapıldığını bildirdiği, davacı delili olarak sunulan “Belgedir” başlıklı 16.12.2016 tarihli ve “Daire satış sözleşmesi” adlı belgelerinde anılan bağımsız bölümlerin davacı tarafından parasının ödendiği ve sözleşmenin tarafı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştı
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki; davacı ile davalıların eş, baba oğul, gelin olarak akraba olduğu, davacı ile davalı vekil arasında evlilik birliğine ilişkin anlaşmazlıkların bulunduğu, bu kapsamda davalılar Azime ve Güneri’nin vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen veya bilebilecek konumunda oldukları anlaşılmakla çekişme konusu 186 ada 31, 2 parsel 4 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Somut olaya gelince; davalı … cevap dilekçesinde, dava konusu 1 parseldeki 6, 16 ve 7 nolu bağımsız bölümleri dava dışı belediyeden parasını ödeyerek satın aldığını savunmuş, Kütahya Belediyesi taşınmaz satış servisi kayıtları deliline dayanmasına rağmen mahkemece deliller getirtilmeden işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Öte yandan; dava konusu 2 parseldeki 2 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin dava dışı 3. kişi şirketten satın alındığı, davacı tarafça başkaca dava açılabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı tarafça dosya arasına sunulan yazılı belgeler ile ihbar olunan şirket beyanından taşınmazların davacı tarafından parası ödenerek satın alındığının ispatlanması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin doğru olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, 2 parseldeki 2 ve 6 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, 1 parseldeki 6, 16 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin davalı … tarafından satın alındığının yazılı belge ile ispatı bakımından Kütahya Belediyesi taşınmaz satış servisi kayıtlarının getirtilerek toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacı ve davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi gereğince Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.