Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2020/2207 E. 2021/2921 K. 31.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2207
KARAR NO : 2021/2921
KARAR TARİHİ : 31.05.2021

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ …. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın usulden reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi ….Hukuk Dairesi’nin 2019/2775 E. 2020/574 K. sayılı kararı ile davacıların hileyi en geç öğrendikleri tarihin daha önce açtıkları ve usulden reddedilen dava tarihi olduğu, hak düşürücü sürenin kararın kesinleştiği 19/01/2015 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde dava açılmadığından red kararının isabetli olduğu, tazminat isteminin ise; TBK 39/2 gereği bir yıllık hak düşürücü süreye tabi olmasa da bu alacağın da zamanaşımına tabi olduğu davalının süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu TBK 82. maddesi gereği zamanaşımı süresinin iki yıl olduğu ve davacı tarafça yine 60 günlük ek süre içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle HMK’nin 353/….b…. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ve tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları … …’dan kalan benzin istasyonu ve taşınmazlardaki hisselerinin yeğenleri olan davalı … tarafından ticari tecrübesizliklerinden faydalanarak dava konusu 71 ada 28,65,66 parsel ve 72 ada 110 parsel sayılı taşınmazları hile ile adına tescilini sağladığını ileri sürerek miras payları oranında adlarına tescilini,105 ada 21 parsel,508 ada 10 parsel, 509 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların 3.kişiye devrinden sonra satış bedellerinin davalı tarafından alınarak kendilerine ödenmediğini ileri sürerek ayrı ayrı alacaklı oldukları 75.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini istemişlerdir.
Davalı, davanın süresinde açılmadığını, davacıların aynı konu ile ilgili … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açtıklarını ve davanın dava şartı yokluğu ile reddedildiğini, davacıların benzin istasyonunun işletme hakkı üzerindeki mirasçılık hak ve hisselerinin tamamından geri dönülemez şekilde noterden yapılan sözleşme ile feragat ettiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların dava konusu taşınmazlarla ilgili … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/16 sayılı dosyasında hile hukuksal nedenine dayalı dava açtıkları ve davanın kesin sürede gider avansı yatırılmadığı gerekçesiyle usulden reddine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeden kesinleştiği, usulden reddedilen davanın hak düşürücü süreyi saklı tutmayacağı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiş,davacı vekilinin istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi ….Hukuk Dairesi’nin 2019/2775 E. 2020/574 K sayılı kararı ile davacıların hileyi en geç öğrendikleri tarihin daha önce açtıkları ve usulden reddedilen dava tarihi olduğu, hak düşürücü sürenin kararın kesinleştiği 19/01/2015 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde dava açılmadığından red kararının isabetli olduğu, tazminat isteminin ise; TBK 39/2 gereği bir yıllık hak düşürücü süreye tabi olmasa da bu alacağın da zamanaşımına tabi olduğu davalının süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu TBK 82. Maddesi gereği zamanaşımı süresinin iki yıl olduğu ve davacı tarafça yine 60 günlük ek süre içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle HMK’nin 353/….b…. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1926 doğumlu mirasbırakan …’nin 19.03.2009 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak çocukları olan davacılar ve torunu davalı Melih ile dava dışı …’in kaldığı, çekişme konusu 71 ada 28,65 ve 66 parsel,72 ada 110(yeni 625 ada … parsel) sayılı taşınmazların satış yoluyla davalıya temlik edildiği,105 ada 21 parsel, 508 ada 10 parsel,509 ada 5 ve 6 parsel(yeni 634 ada 16 parsel) sayılı taşınmazların dava dışı 3.kişilere satış yoluyla temlik edildiği, davacılar tarafından davalı … aleyhine çekişmeli taşınmazlar hakkında hile iddiasına dayalı tapu iptal-tescil istemiyle 25.01.2012 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/16 E. 2014/498 K. sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, anılan davanın 06.11.2014 tarihinde dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiği, kararın 09.01.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve HMK’nın 140/3. maddesinde düzenlendiği üzere; “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.”
Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve özellikle HMK’nın 140/3 maddesi gereğince ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası olarak belirlendiği gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesinin ve Bölge Adliye Mahkemesinin davanın hile iddiasına dayalı olarak açıldığına ilişkin nitelendirmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmiş olmasının isabetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 39/…. maddesi “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da kotkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onaylamış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacılar tarafından davalı …’e yapılan temliklerle ilgili hile iddiasına dayalı olarak 25.01.2012 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/16 E. 2014/498 K. sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, anılan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği, davacıların bu dava ile aldatılma (hile) nedeniyle TBK’nın 39. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını davalı …’e bildirdiği, eldeki davada da davacılar, yapılan bu temliklerle ilgili aynı hukuki sebep ile mirasbırakana teban dava açtıklarına göre, davanın süresinde açıldığı dosya
kapsamı ile sabit olup, işin esasının incelenmesi gerekirken, mahkemece TBK’nın 39. maddesine yanlış anlam yükleyerek, sözleşmeden dönme olgusunun “dava açma” olarak kabul edilmesi suretiyle, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddedilmesi doğru değildir.
Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/…. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/….) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Diğer taraftan, bir Devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise, bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK’nın 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin ….fıkrasında “Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
Hal böyle olunca; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gözetilerek, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, taraf delillerinin toplanması ve işin esasına hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/…. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/…-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, dosyanın kararı veren … Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.05.2021 tarihinde oybirliği karar verildi.