Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2020/1213 E. 2020/3606 K. 08.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1213
KARAR NO : 2020/3606
KARAR TARİHİ : 08.07.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, birleştirilen dava ise aynı hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, asıl davada ortak mirasbırakan babaları …’nun … ada … parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak oğlu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptalini, bozmadan sonra açılan birleştirilen davada ise, tapu kaydının iptali ile tüm mirasçılar adına tescilini istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline ilişkin olarak verilen karar Dairece, “Hal böyle olunca, tescil davası açmak üzere davacıya süre verilmesi, açılması halinde birleştirilmesi (birleştirilen davada; pay oranında mı yoksa tüm mirasçılar adına mı tescil isteğinde bulunulduğunun açıklığa kavuşturulması, tüm mirasçılar adına tescil istenmiş ise, Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi,) ondan sonra işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kabule göre de, davanın mirasçıların miras payları oranında kabulü ile tapu iptal ve tesciline karar verilmesi gerekirken,TMK’nun 28. maddesi hükmü uyarınca ölümle kişiliği son bulan muris … adına tescil kararı verilmiş olması da isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş olup hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde mahkemece, asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile davacı ile davaya muvafakat eden bir kısım mirasçılar adına miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, mirasbırakan …’nun maliki olduğu … ada … parsel sayılı taşınmazını 20.05.1986 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 1910 doğumlu mirasbırakanın 16.08.1989 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak çocukları; davacı ve davalı ile birlikte …, …, …, …, …, ……, …, … ve …’nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bozmaya uyulmakla davanın tarafları yararına usuli kazanılmış haklar doğar. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, bozmada işaret edilen ilkeler doğrultusunda inceleme yaparak davayı sonuca bağlamaktan ibarettir.
Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Bilindiği üzere, miras ortaklığını düzenleyen TMK’nın 640.maddesinde; “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacı birleştirilen dava dilekçesinde ve aşamalarda tapu kaydının iptali ile tüm mirasçılar adına tescilini istemiş olup, yargılama sırasında bir kısım mirasçıların davaya muvafakat ettiği, geriye kalan mirasçılardan …, … ve …’nin davada yer almadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davada yer almayan mirasçıların tamamının davaya muvafakatları sağlanamaz ise Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesi hükmü gereğince terekeye temsilci atanması için dava açmak üzere davacıya süre verilmesi ve atanacak tereke temsilcisi huzuruyla davaya devam edilmesi gerekirken davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.