Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2020/1179 E. 2020/2662 K. 15.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1179
KARAR NO : 2020/2662
KARAR TARİHİ : 15.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL-ECRİMİSİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Asıl davada davacı …, mirasbırakan …’in yasal mirasçısı olduğunu, ancak davalı tarafından … 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2001/1106 E., 2001/1086 K. ve 27.09.2001 tarihli veraset ilamında kendisinin mirasçı olarak yer almadığını, davalının söz konusu veraset ilamı ile murise ait … ada … parsel sayılı taşınmazı dava dışı … birlikte adlarına intikal ettirdiğini, yapılan işlemin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu, söz konusu veraset ilamının … 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/1574 E., 2011/43 K. ve 18.01.2011 tarihli kararı ile iptal edildiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescile, aksi halde bedele, davalının çekişme konusu taşınmazı haksız kullanımı nedeniyle 10.000-TL ecrimisile karar verilmesini istemiş, birleştirilen 2010/494 E. sayılı dava dosyasında davacı …, aynı istekle tapu iptali ve tescile, aksi halde bedele ve davalının çekişme konusu taşınmazı haksız kullanımı nedeniyle 10.000-TL ecrimisile karar verilmesini istemiş, birleştirilen diğer 2010/481 E. sayılı dava dosyasında davacı …, mirasbırakan …’in mirasçısı olduğunu, mirasçılardan davalı … tarafından alınan veraset ilamında kendisinin mirasçı olarak yer almadığını, dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın davalı … tarafından miras payı oranında adına intikal ettirildiğini ve sonrasında el ve iş birliği içerisinde olduğu diğer davalı …’a payını temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescile, aksi halde bedele, taşınmazın haksız kullanımı nedeniyle ayrıca 10.000-TL ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı …, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı …, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı …, iyi niyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen 2010/494 Esas sayılı davada tapu iptali ve tescil isteği ile birlikte ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne, birleştirilen diğer 2010/481 Esas sayılı dava dosyası yönünden ise davalı … yönünden bedel ile birlikte ecrimisil isteklerinin kısmen kabulüne, diğer davalı …’ın iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine ilişkin verilen karar Dairece; “…ve …’in ölen kardeşleri …’dan olma çocukları bulunduğu, dolayısıyla bunların da miras hakkına sahip olduklarını bildikleri halde ketmedilen veraset ilamına göre kök mirasbırakana ait anılan taşınmazdaki payını intikalen edindikleri ve bu nedenle de iyiniyetli sayılamayacakları gözetilerek asıl ve birleştirilen 2010/494 E. sayılı dosyalar yönünden tapu iptal tescile hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Öte yandan ketmi verese hukuksal nedenine dayalı olarak verilen kararlar yenilik doğurucu değil, açıklayıcı nitelik taşımakta olup, işlemin tarafı olan kişinin iyiniyetli olduğundan sözetme olanağı da yoktur ve tarafı bulunduğu işlem yok hükmündedir. Bu suretle oluşan tescil de yolsuz tescil niteliğinde olduğundan geçmişe yönelik ecrimisil talep edilebileceği de kuşkusuzdur. Mahkemece, yöntemine uygun olarak hazırlanmış bilimsel verilerek dayalı bilirkişi raporuna itibar edilerek anılan ve birleştirilen 2010/481 E. Sayılı dava dosyalarında davacıların payları oranında ecrimisile karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak birleştirilen 2010/481 E. sayılı dava dosyası yönünden davalı …’in ediniminin yolsuz tescil hükmünde olduğu açık olup, davalı …’ın da iyiniyetli olmadığı kuşkusuzdur. Zira, son kayıt maliki … ile davalı …’in aile dostu oldukları, satış işleminin taraflar arasındaki önceye dayalı borç ilişkisi nedeniyle gerçekleştirildiği şeklindeki savunmanın yazılı delille kanıtlanamadığı gibi birbirlerini doğrular nitelikteki davacı tanık beyanlarına göre, taşınmazın dava açılmazdan bir süre önce davalı …’e ait ( 532 ) ile başlayan telefon numarasıyla satılık ilanı verildiği, bu haliyle taşınmazın davalı …’a tapuda devredildiği halde zilyetliğinin devredilmediği, davalı … tarafından kullanılmaya devam edildiği hususları gözetildiğinde, son kayıt maliki ikinci el konumunda olan davalı …’ın iyiniyetli olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Hal böyle olunca, birleştirilen … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/481 E. sayılı dosyası yönünden tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda 2010/458 E. ile 2010/494 E. sayılı dava dosyaları yönünden karar verilmesine yer olmadığına, 2010/481 E. Sayılı dava dosyası yönünden davalı …’ın diğer davalı … ile birlikte el ve iş birliğinde olduğu, bu nedenle iyi niyetinin korunamayacağı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Karar, birleştirilen davada davacı … vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Birleştirilen davada davacı … vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine.
Davacı …’nın diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 297/2. maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Öte yandan devletin sicil oluşturmadan kaynaklanan görevi ve kamu düzeniyle ilgili olduğundan re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olayda; birleştirilen 2010/481 E. Sayılı dava dosyasında dava konusu edilen … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinden iptal-tescile karar verilmesi gerekirken, … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinden infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Ne var ki; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün 2. bendinde yer alan “Mahkememizin dosyası ile birleşen … 3.Asliye hukuk Mahkemesinin 2010/481 sayılı dosyası ile ilgili davanın kısmen kabulü ile dava konusu … … ilçesi, … Mahallesi … ada … parsel sayılı taşınmazdaki 138/704 hissenin tapu kaydının iptali ile, dosya içinde bulunan muris …in … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1574 esas sayılı veraset ilamındaki davacının hissesi olan 1/6 hissenin davacı adına kalan hissenin davalı … adına tapuya kayıt ve tesciline”, ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “Mahkememizin dosyası ile birleşen … 3. Asliye hukuk Mahkemesinin 2010/481 sayılı dosyası ile ilgili davanın kısmen kabulü ile dava konusu … … ilçesi, … Mahallesi … ada … parsel sayılı taşınmazdaki 138/704 hissenin tapu kaydının iptali ile, dosya içinde bulunan muris … in … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1574 esas sayılı veraset ilamındaki davacının hissesi olan 1/6 hissenin davacı adına kalan hissenin davalı … adına tapuya kayıt ve tesciline” ibaresinin yazılmasına,
Yine, birleştirilen 2010/481 E. sayılı dava dosyasında çekişme konusu … ada … parsel sayılı taşınmazı devreden davalı … ile birlikte taşınmazı devralan …’ın harç, yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden birlikte sorumlu tutulması gerekirken, sadece davalılardan …’in sorumlu tutulmuş olması da isabetsizdir.
Anılan bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden;
Hükmün 4. bendinden “Birleşen 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/481 Esas sayılı dosyası yönünden karar tarihi itibariyle alınması gereken 585,86 TL nispi ilam harcından peşin alınan 297,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 288,86 TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,” ibaresinin çıkartılarak yerine; “Birleşen 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/481 Esas sayılı dosyası yönünden karar tarihi itibariyle alınması gereken 585,86 TL nispi ilam harcından peşin alınan 297,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 288,86 TL harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,” ibaresinin yazılmasına,
Hükmün 5.bendinden “Birleşen 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/481 Esas sayılı dosyası yönünden davacı tarafça sarf edilen toplam 507,30 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 217,54 TL yargılama gideri ile avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen 1.800,00 TL ücreti vekaletin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,” ibaresinin çıkartılarak yerine; “Birleşen 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/481 Esas sayılı dosyası yönünden davacı tarafça sarf edilen toplam 507,30 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 217,54 TL yargılama gideri ile avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen 1.800,00 TL ücreti vekaletin davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,” ibaresinin yazılmasına,
Birleştirilen davada davacı … vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 15/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.