Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/87 E. 2019/1037 K. 18.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/87
KARAR NO : 2019/1037
KARAR TARİHİ : 18.02.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasında yapılan satış işleminin resmi şekilde yapıldığı, anılan resmi akdi hükümsüz kılacak herhangi bir yazılı delil bulunmadığı, davalı …’den bedelin tahsil edilmediğine ilişkin resmi akdin aksi bir delil de bulunmadığı ve davacının kendi muvazaalı işlemine dayanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; çekişme konusu 78 parsel sayılı taşınmaz davacı … adına kayıtlı iken, davalı …’nın vekaleten payın tamamını 8500 TL bedelle 13.01.2009 tarihinde …’a sattığı, …’ın 11.02.2009 tarihinde bizzat payın tamamını 9000TL bedelle …’a, onun da 06.03.2009 tarihinde payının tamamını 9500TL bedelle …’ya sattığı, 02.04.2009 tarihinde …’nın payını 10.000TL bedelle …’a satış suretiyle devrettiği 25.05.2009 tarihinde …’ın da payını 10.200TL bedelle …’a sattığı, taşınmazın çok kısa aralıklarla el değiştirdiğini anlaşılmaktadır.
Davalılardan …’ın gayrimenkul satış vadi sözleşmesine dayanarak davaya konusu 78 parsel sayılı taşınmazın temliken tescili isteğiyle, son kayıt maliki …’a karşı açtığı davanın kabulüne ilişkin karar, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2013/14978E, 2014/2444K sayılı ilâmı ile onanmış, karar düzeltme talebi de reddedilerek, karar 26.05.2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, vekil Halilibrahim Karaca tarafından vekaleten düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2014/6404-6842 sayılı ilamı ile hükmen … adına taşınmazın tescil edildiği saptandığından tapu iptal tescil isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.
Davacının vekile yönelik tazminat istemine gelince; bu doğrultuda taraf delilleri toplanarak, usulünce bir inceleme yapılarak sonuca gidildiği söylenemez. Bu tür davalarda iddianın her türlü delille kanıtlanabilmesi mümkündür.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hâl böyle olunca, keşif yapılarak, tarafların gösterdiği tüm deliller toplanarak, tazminat isteği yönünden karar verilmesi gerekir iken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.