Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/726 E. 2019/3861 K. 17.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/726
KARAR NO : 2019/3861
KARAR TARİHİ : 17.06.2019

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın Birgül Sertdemir yönünden feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar yönünden muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakan …’in 70 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 2, 4, 5, 6 ve 7 nolu bağımsız bölümleri davalı çocukları … ve …’ye ½’şer paylı olarak 6666 ada 1 parsel sayılı taşınmazını ise önce dava dışı …’a, satış suretiyle temlik ettiğini, ondan da davalı …’a devredildiğini, işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişler, aşamada davacılardan Birgül Sertdemir davadan feragat etmiştir.
Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, … yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in 03.04.2011 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak ilk eşi …’den olma davacı çocukları …, …, …, … ile davalı çocuğu … ve ikinci eşi …’den olma davalı kızı …’nin kaldıkları, mirasbırakan tarafından çekişme konusu 70 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan 2, 4, 5, 6 ve 7 nolu bağımsız bölümlerdeki ½ payın 1/4’ünü eşit olarak davalı çocukları …ve …’ye 24.09.2010’da, 6666 ada 1 parseldeki 1/9 payını ise 23.02.2011 de önce dava dışı …’a, ondan da davalı damadı …’a 03.03.2011 de satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, muris muvazaasından söz edebilmek için mirasbırakanın kastının diğer mirasçılarından mal kaçırmak olmak gerekir. Ne var ki, mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur. Somut olaya gelince, davacılardan … 14.02.2012 tarihli dilekçesi ile; “dava dilekçesinde anlatılanların doğru olmadığını, aslında tüm mirasçıların haklarını teker teker aldığını, yine 6666 ada 1 parseldeki taşınmazın satışı annemin rızası ile …’a yapılmış ve parası anneme ödenmiştir. Annem de herkesin hakkını vermiştir. Tüm satış işlemleri davacıların rızası alınarak yapılmıştır. Herkes hakkını fazlası ile almıştır. Bu nedenle davamdan vazgeçiyorum” şeklinde beyanda bulunduğu, kaldı ki dinlenen davalı tanıkları da muvazaanın olmadığını, temlikler karşılığında mirasbırakana ödemelerin yapıldığını, mirasbırakanın tüm mirasçılarını kapsar ve hak dengesini gözetir şekilde paylaştırma yaptığını bildirmişlerdir.Tüm bu somut olgular yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, temliklerin mal kaçırma amaçlı olmadığı, başka bir anlatımla muvazaalı olmayıp gerçek satış olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Hâl böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.