Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/673 E. 2020/5522 K. 28.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/673
KARAR NO : 2020/5522
KARAR TARİHİ : 28.10.2020

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın tapu iptali ve tescil istemi yönünden reddine, bedel istemi yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı … vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.Davacı, davalı …’a karşı … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/1242 Esas sayılı dosyasında açılan tapu iptal ve tescil davasında dava konusu 659 parsel sayılı taşınmaza ihtiyati tedbir konulduğunu ancak davanın reddine karar verilince davalının talebi üzerine 09/12/2013 tarihinde tedbirin terkin edildiğini ve taşınmazın davalı …’a devredildiğini, ret kararının bozulduğunu ve … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/8 Esas ve 2009/269 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın Hazine adına tesciline kararı verildiğini, davalılar arasında gerçekleşen temlikin muvazaalı olduğunu, davalıların iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı … adına olan tapusunun iptali ile Hazine adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu taşınmazın satış bedelinin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada 15.02.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile tapu iptal tescil istemi kabul edilmez ise 45.000-TLnin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …, tedbirin kaldırılmasının mahkemenin taktirinde olduğunu, bu konuda kendisinin kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını; davalı …, iyiniyetli olarak taşınmazı devraldığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın sabit olduğu ancak davalı …’ün kötüniyetli olduğu iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteminin reddine, bedel isteminin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Hazinenin davalı … ve dava dışı kişilere karşı 04/12/2000 tarihinde tapu iptal ve tescil davası açtığı, mahkemece 12/06/2003 tarihinde 2000/1242 Esas, 2003/431 Karar sayılı kararla davanın reddine karar verildiği, ret kararı henüz kesinleşmeden davalı … vekilinin 09/12/2003 tarihli dilekçesi sonucunda mahkemece tapu müdürlüğüne yazı yazılarak 659 parseldeki tedbirin kaldırılmasının talep edildiği, tapu müdürlüğü tarafından da 15/12/2003 tarihinde tedbirin terkin edildiği, ret kararının temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 04/06/2007 tarihli kararı ile anılan kararın bozulduğu ve bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda … Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.05.2009 tarih, 2008/8 Esas, 2009/269 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne, 659 parselin de aralarında bulunduğu taşınmazların tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün 14/03/2013 tarihinde kesinleştiği, davalılar arasında dava konusu taşınmaza ilişkin olarak 02/04/2003 tarihli satış vaadi sözleşmesi akdedildiği ve taşınmazın 15/12/2003 tarihinde davalı … tarafından davalı Mevlit’e temlik edildiği anlaşılmaktadır.
14/02/1951 gün ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında belirtildiği üzere; vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re’sen nazara alınabileceğine karar verilmiştir.Öta yandan; TMK’nın 1023. maddesinde sözü edilen iyiniyet, aynı kanunun 3. maddesinde ifade edilen subjektif iyiniyet olup, yasal bir karine niteliği taşıyan TMK’nın 1023. maddesinin çok dikkatli uygulanması, ancak açıkça ve kesin olarak saptanan durumlar için dikkate alınması gereklidir. Yasanın gereklerine ters düşen durumlarda, anılan maddenin uygulanması haksızlıklara yol açabilceğinden TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan ancak kendisinden şüphe edilmesi olanağı bulunmayan kişilerin yararlanabileceği, halin icabına göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyiniyet iddiasında da bulunamayacağı; diğer bir ifade ile, gereken özenin gösterilmesi kaydın yolsuzluğunun anlaşılabilmesine olanak veriyor ise, o takdirde iktisabın korunmayacağı açıktır. Alıcının kendisinden beklenen özeni gösterip göstermediği ise; normal bir insanın, hayatın doğal akışı içerisindeki davranış biçimi nazara alınarak değerlendirilir ve saptanır. Elbette ki; iktisapta bulunanın, satıcıya ve satılan taşınmaza göre durumu ve konumu da iyiniyetin tayin ve takdirinde özellik arzedebilecektir.
Somut olaya gelince, davalı tanıklarından …’ın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/1242 Esas sayılı dosyasında Şafak ile birlikte davalı olarak yer aldığı, taşınmazın davalı olduğunu bildiği, daha sonra davalı …’ın taşınmazı satabileceğini söylemesi üzerine önce kendisinin taşınmazı almak istediğini ancak alamayınca kuzeni olan davalı …’e alması için tavsiyede bulunduğunu ifade ettiği, davalı …’ün davalı … ile satış vaadi sözleşmesi akdettiği sırada dava konusu taşınmazda ihtiyati tedbir şerhinin bulunduğu sabit olup, davalı …’ün dava konusu taşınmaz için Hazine tarafından dava açıldığını bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, iyiniyetli kabul edilemeyeceği ve TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın tapu iptal ve tescil istemi yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, terditli olarak talep edilen bedel istemi yönünden kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Davacı ile davalı …’ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.