Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/4504 E. 2021/3131 K. 08.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4504
KARAR NO : 2021/3131
KARAR TARİHİ : 08.06.2021

MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilerek verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.06.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı … vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, temin ettiği tüketici kredisi nedeniyle dava dışı banka lehine üzerinde ipotek bulunan 585 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakıp gözetmesi şartıyla yurt dışında çalışan ve taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldıracağını söyleyen dava dışı oğlu’a vermek istediğini, kendisine tarafından tarihsiz protokol imzalatıldığını, ölünceye kadar bakım şartının yer aldığını düşünerek esaslı okuma yazmasının olmaması ve oğluna duyduğu güven nedeniyle protokolü bakmadan imzaladığını, daha sonra protokolde, taşınmazda kendisinin oturması kaydı ile devrettiğinin yazılı olduğunu öğrendiğini,’ın 8.500,00 TL kredi borcunu ve 13.600,00 TL ipotek bedelini ödedikten sonra diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla anılan taşınmazın arkadaşı olan davalı … adına tescil edilmesini istemesi üzerine, hile ile taşınmazını davalıya devrettiğini, banka hesabına yatırılan 65.000,00 TL paradan belirtilen kredi borcu ve ipotek bedelinin çıkarılmasıyla geriye kalan 42.900,00 TL’nin tarafından banka çıkışında elinden alındığını, o anki psikolojik rahatsızlığından, saflığından faydalanıldığını, davalı ile dava dışı oğlu …’ın birlikte hareket ettiklerini, devrin yapıldığı günün gecesi …’dan fiziksel şiddet gördüğünü ve savcılığa şikayette bulunduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiş, aşamada numarasını hatalı bildirdiği ve dava konusu ettiği taşınmazın gerçekte 586 parsel olduğunu belirtmiştir.
Davalı, taşınmazı davacının isteği ve rızası üzerine bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, taşınmazını muvazaalı olarak davalıya devreden davacının dürüstlük kuralı gereğince kendi muvazaasına dayanarak hak talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı …’in 586 parsel sayılı taşınmazını üzerindeki şerh ve rehinlerle birlikte 24.11.2017 tarihinde davalı …’e 68.000,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, eldeki davanın 12.01.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere HMK’nın 33. maddesi (1086 sayılı HUMK m.76) hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.
Somut olayda, davanın, dava dilekçesinde hile hukuki sebebine dayalı olarak açıldığı, ön inceleme duruşmasında davanın hukuki nitelendirmesinin yapılmadığı, mahkemece taraf muvazaası hukuki sebebi esas alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözüldüğü, davacının temyiz aşamasında dahi hile iddiasını sürdürdüğü anlaşılmakla, iddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Ne var ki, mahkemece yukarıdaki ilkeler göz önünde bulundurularak hüküm kurmaya elverişli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca tarafların bildirdiği tüm deliller toplanarak temlikin hileli olup olmadığının saptanması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2019/1772 Esas, 2019/1872 Karar sayılı, 23.09.2019 tarihli kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.