Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/4236 E. 2020/5279 K. 21.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4236
KARAR NO : 2020/5279
KARAR TARİHİ : 21.10.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları …’ın ikinci eşi olan davalı adına kayıtlı taşınmazın alım bedelinin babaları tarafından ödendiği halde, ölümünden sonra müstakilen davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı …, taşnmaz bedelinin büyük oranda kendisi tarafından ödendiğini, davacıların aynı konuda açtıkları tenkis davasının da derdest olduğunu belirtip davanın reddini savunmuş; diğer davalı şirket ise husumet itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın alım bedelinin muris … tarafından ödendiği gerekçesiyle davalı … yönünden davanın kabulüne, davacıların miras payları oranında tapu iptali-tescile; davalı şirket hakkındaki davanın ise husumetten reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, “… dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davanın, mirasbırakan …’ın terekesi adına açıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, mirasbırakan …’ın mirasçılarından …davada yer almamıştır. Hal böyle olunca, bir kısım mirasçılar tarafından miras paylarına hasren açılan eldeki davanın, görülebilirlik koşulu gerçekleşmediğinden reddedilmesi gerekirken, yazılı biçimde karar verilmesi isabetsizdir….” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar davada terekeye göre üçüncü kişi konumunda olan şirkette davalı ise de; istek müstakilen iptal- tescile yönelik olduğu için kayıt maliki davalı …’ın mirasçı olduğu gözetilerek davacıların eldeki davayı açmaya taraf ehliyetlerinin bulunduğu ve pay oranında istekte bulunabilecekleri, Dairenin 15.11.2018 tarihli bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün meydana geleceği 09.05.1960 gün 21/9 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal, usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usuli kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç, her türlü değer yargısının dışında, hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmelidir.
Öte yandan, bilindiği üzere, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, yazılı delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
Somut olayda, davacılar İçtihatları Birleştirme Kararının aradığı anlamda yazılı delil ve delil başlangıcı sayılacak belge ibraz edememişse de; dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olup mahkemece, davacılara yemin hakkı hatırlatılmadan sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca, işin esası incelenerek davacılara yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.