Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/3680 E. 2019/4785 K. 23.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3680
KARAR NO : 2019/4785
KARAR TARİHİ : 23.09.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … …’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakaları …’nın 208 ada 1 parsel sayılı taşınmazının ½ payını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapunun iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, temlikin gerçek bir satış olduğunu, mal kaçırma amaçlı olsaydı taşınmazın tamamının devredileceğini, davacıların iyiniyetli olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle” davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’nın 01.03.1997 tarihinde öldüğü, davacıların murisin kendisinden önce ölen oğlu …’in eşi ile çocukları olduğu, murisin 1 parsel sayılı taşınmazının 1/2 payını 18.02.1997 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, dava tarihi itibariyle davalının kayıt maliki olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dinlenen tanık beyanlarından temlikin mal kaçırma amacıyla yapılıp yapılmadığı anlaşılamamakta olup, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark tek başına muvazaa iddiasını kanıta yeterli değildir.
Hal böyle olunca, daha önce dinlenen taraf tanıklarının yukarıdaki ilkeler gözönünde bulundurularak yeniden dinlenmesi, murisin gerçek irade ve amacının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, davalıya yapılan temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunun anlaşılması halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.