Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/3559 E. 2020/5565 K. 02.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3559
KARAR NO : 2020/5565
KARAR TARİHİ : 02.11.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili ve davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescili ile ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan dedeleri …’in 9 parsel sayılı taşınmazdaki 366/2400 payını davalı kızı …’e, 863 parsel sayılı taşınmazını da …’in eşi olan davalı …’ya temlik ettiğini, işlemlerin mal kaçırma amacıyla yapıldığını, babaları…’in ölene kadar mirasbırakan … ile birlikte dava konusu taşınmazda yaşadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, işlemlerin gerçek satış olduğunu, davacıların babası…’in borçlarından dolayı kök muris …’in oğluna kefil olduğunu ve her ikisi hakkında da icra takibi yapıldığını, …’ın da davacıların babasının borçlarını ödeyebilmek için mallarının bir kısmını satmak zorunda kaldığını, …’nin kendisine intikal edecek olan miras paylarını aldığını ve davadan feragat sözleşmesi düzenleyip kendilerine verdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, satış işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece “… yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılarak, mirasbırakanın taraflarla olan beşeri ilişkisi ve başka mal varlığı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, taraflarca belirtilen icra dosyaları getirtilip inceleme konusu yapılması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek iradesinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan; davada ecrimisil istenildiği halde mahkemece bu istek bakımından bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir. Ne var ki bu husus temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın 8.500,00 TL değer gösterilmek suretiyle açıldığı, yargılama sırasında çekişmeli taşınmazların değerinin keşfen saptandığı, ancak dava değeri üzerinden harç tamamlattırılmadan sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
Aynı Yasanın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Harçlar Kanunu’nun uygulanması, kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
Hal böyle olunca, Harçlar Kanunu’nun 30. ve 32. maddeleri uyarınca harcın tamamlattırılması, harcın tamamlanması halinde ise dosya kapsamındaki delillerle işin esasının değerlendirilmesi ile hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacılar vekilinin ve davalılar vekilinin değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.