Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/3462 E. 2020/4859 K. 07.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3462
KARAR NO : 2020/4859
KARAR TARİHİ : 07.10.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’ın, Keşan 1. Noterliğinin 02/08/2006 tarihli ve 5556 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki vasiyetnamesiyle 38, 221, 223, 1851, 2314 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalıya vasiyet ettiğini, 243 parsel sayılı taşınmazını da bağışladığını, vasiyetname ve bağış işlemleriyle saklı payının ihlâl edildiğini ileri sürerek tenkis isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın 1 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığını, 243 parselin ölünceye kadar bakma akdi ile kendisine verildiğini, mirasbırakanın tüm ihtiyaçlarını karşıladığını, taşınmazların alımı sırasında katkısının bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Dahili davalı, mirasbırakanın mirasından 30.12.1993 tarihinde feragat ettiğini belirtmiştir.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, “Ne varki mahkemece 243 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tesciline ilişkin resmi akit ve akde dayanak tüm belge suretlerinin getirtilip anılan taşınmaz yönünden davanın süresinde açılıp açılmadığı yönünde bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Diğer taraftan davalının saklı pay sahibi mirasçı olması nedeniyle, saklı payı düşüldükten sonra kalan temlike konu miktar üzerinden sabit tenkis oranının belirlenmesi gerekirken bu hususun gözardı edilerek hatalı düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınarak sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir. Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının saklı payına isabet eden 29.186,71 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’ın 243 parsel sayılı taşınmazını 14.09.2000 tarihinde davalıya bağışladığı, Keşan 1. Noterliğinin 02/08/2006 tarihli ve 5556 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki vasiyetnamesiyle 38, 221, 223, 1851, 2314 parsel sayılı taşınmazlarını ölümünden sonra hüküm ifade etmek üzere oğlu olan davalıya vasiyet ettiği, Keşan Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.05.2009 günlü, 2009/331 Esas-2009/403 Karar sayılı kararıyla vasiyetnamenin açıldığı, vasiyete konu taşınmazlar dışında mirasbırakan adına kayıtlı 9 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu, 1923 doğumlu mirasbırakanın 22.03.2009 tarihinde dul olarak öldüğü, geriye mirasçıları olarak çocukları olan davanın tarafları ile dahili davalı oğlu.l..’nin kaldığı,…’nin Keşan 1.Noterliğinde düzenlenen 30.12.1993 tarihli mirastan feragat sözleşmesiyle mirastan feragat ettiği anlaşılmaktadır.
Önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere, temlik konusu tereke ile temlik dışı terekenin tümüyle bilinmesi halinde saklı payların zedelenip zedelenmeyeceği belirlenebilecektir. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalar olup, bunlar terekenin aktifini oluşturacaktır.
Bilindiği üzere; bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durumda bozmaya uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından artık mahkemece bozma gereklerini yerine getirme zorunluluğu doğar.
Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde; bozmada belirtilen şekilde araştırma, inceleme ve soruşturma yapılmaksızın hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi raporunda mirasbırakana ait 9 parsel sayılı taşınmaz terekenin aktifinde gösterilmediği gibi, davalının tercih hakkını 06.02.2013 tarihinde bedel ödeme olarak kullandığı, kararın 08.02.2019 tarihinde verildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ödenecek tenkis bedelinin tercih tarihi esas alınarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen hususlar ve önceki bozma ilamı dikkate alınarak tenkis hesabının usulünce yapılması, sabit tenkis oranının belirlenmesi, dava konusu taşınmazların karar tarihindeki veya karar tarihine en yakın tarihteki rayice göre değerlerinin keşfen saptanması ve bu değerlerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin usuli kazanılmış haklar gözetilerek ödetilmesine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Davalı … vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.