Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/323 E. 2019/909 K. 13.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/323
KARAR NO : 2019/909
KARAR TARİHİ : 13.02.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Asıl dava, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise; 4721 sayılı TMK.’nın 588. maddesine göre açılmış gaiplik ve tapu iptali ile Hazine adına tescil isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı, …’ndan icareli 299 ada 36 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının … oğlu… adına kayıtlı olduğunu, kayıt malikine ulaşılamaması sebebiyle Defterdarın kayyım tayin edildiğini, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesi uyarınca vakıf adına tescili gerektiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile vakıf adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı Kayyım, kayıt malikinin nüfus kayıtlarına göre sağ olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davacı, dava konusu pay için mahluliyet kararının iptali için idare mahkemelerinde, kayyım kararının kaldırılması ve tescil isteklerine ilişkinde Adli yargıda dava açıldığını ileri sürerek … oğlu…’un gaipliğine ve payının Hazine adına tescili ile tapu kaydında bulunan takyidatların kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, asıl davada Vakıflar Kanunun 17. madde koşulları gereçekleştiğinden davanın kabulüne, birleştirilen davanın ise taşınmazın gaipliği talep edilen kişiye kısa süreli kiraya verildiğinden, TMK’nın 588. maddesi gereğince hak sahibi olunamayacağı, gaiplik talep etmekte de hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 299 ada 36 parsel sayılı 41m2 miktarlı oda nitelikli taşınmazın ½ payının … oğlu… adına 08.04.1935 tarihli kadastro işlemi ile tescil edildiği, taşınmazda halen …Muhteremeyne …Amca … Vakfı şerhinin bulunduğu, getirilen tedavül kayıtlarından taşınmazın TC tebasından Yaşe oğlullarından … oğlu… adına 1/2 pay seneden 08.04.335 tarihinde tescil edildiği, 1/2 payın ise …ve Amca … vakıfları adına mahlulen 1266 kayıtlı iken 08.02.1974 tarihinde terkin ile tashihen Haremeyni Muhteremeyne …Amca … Vakfından tescil edildiği, ekli tapu senedinde de kayıt maliki… adına intikalen kaydedildiği, …ve Amca … vakıflarından icareli olduğu, dosya arasına alınan nüfus kayıtlarından … TC kimlik numaralı 01.07.1884 doğumlu … oğlu… Boşeoğlu’nun 08.04.1938 tarihinde öldüğü, eşi Hulyana’nın da 28.11.1955 tarihinde öldüğü, çocukları Ruhsan, … ve …in bulunduğu, …’in de 29.02.1996 tarihinde öldüğü eşi, çocukları ve torunlarının sağ olduğu, …’nın 14.04.2013 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; 5737 sayılı Yasanın 17. maddesinde “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan yasal düzenleme uyarınca taşınmazın vakfı adına tesciline karar verilebilmesi için mukataalı ya da icareteynli olup olmadığı, kayıt malikinin gaip kişilerden olup olmadığı, mirasçılarının bulunup bulunmadığının saptanması gerektiğinde kuşku yoktur.
Somut olaya gelince, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca, taşınmazın tedavül kayıtlarında …ve Amca … vakıfları adına şerh bulunduğu anlaşılmakla, iki ayrı vakıf olup olmadığının ve taşınmazın aslının davacı vakıfa ait olup olmadığının tespiti, yukarıda belirtilen bilgilerden yararlanmak suretiyle yapılacak araştırma neticesinde kayıt maliki mirasçısı bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, elde edilecek sonuç çerçevesinde tapu kaydında yazılı kişilerin yaşıyor olması ya da kaçak veya yitik olmaması ve yine mirasçılarının bulunması halinde taşınmazın aslı vakıf olsa bile vakfına rücu etmesinin (dönmesi) mümkün olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği düşünülmeksizin yazılı olduğu üzere eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsizdir.
Tarafların değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.