Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/2654 E. 2021/3473 K. 23.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2654
KARAR NO : 2021/3473
KARAR TARİHİ : 23.06.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, çekişmeli 3 numaralı bağımsız bölümü 1987 yılında bankadan kredi kullanarak Adana Belediyesinden satın aldığını, kredi borcunu bitirdiğini ve 1989 yılından beri bu taşınmazda oturduğunu, ancak sonradan aynı baba ismine sahip davalının tapudaki işlemler sırasında hata yapıldığını taşınmazın gerçek maliki olduğu iddiasıyla tahliye istediğini, ne var ki davalının konut bedelini ödemediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı adına oluşan tapu kaydının resmi senetle ile gerçekleştiği davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı …oğlu … tarafından Adana 3.Noterliğinin 08.10.1986 tarih 50206 yevmiye numaralı; davalı …oğlu … tarafından ise 30.10.1986 tarih 53384 yevmiye numaralı vekaletnameleri ile dava dışı Yeni Adana İmar Şirketi yetkilisinin vekil tayin edildiği, anılan imar şirketinden getirtilen kayıtlardan Adana Belediyesine ait çekişmeli 3 numaralı bağımsız bölümün yapılan kur’a sonucunda davacıya isabet ettiği, taşınmazın satışına ilişkin 04.02.1987 tarihli resmi senette ise sehven davalıya ait vekaletnamenin kullanıldığı, resmi senedin tapu kütüğüne aktarımı sırasında malik olarak davacının isminin yazıldığı, taşınmaz bedelinin davacı tarafından ödendiğine ilişkin makbuzların sunulduğu, davacının temlikten itibaren taşınmazda oturmaya devam ettiği, davalının 21.10.2014’te tapu müdürlüğüne başvurarak tapu kütüğünün resmi senede uygun şekilde düzeltilmesi için talepte bulunduğu, yazım hatasının idari işlem ile düzeltildiği, taşınmazın düzeltilmiş bu hali ile davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 4721 sayılı Medeni Kanununun 3.maddesindeki düzenleme şu şekildedir: “Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.”
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 1987/2 Esas 1988/2 Karar 30.09.1988 tarihli kararında da yer verildiği gibi çok istisna da olsa durum ve koşulların zorunlu kıldığı bazı durumlarda, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı değil, şekil şartı kuralı ihmal edilebilir. Zira İsviçreli Prof….’in de dediği gibi (Medeni Kanun Şerhi art.2, Nr.21), şekli hukuktaki hakkı maddi adalet düşüncesi ve gerekleri sınırlar onu gerçek ölçülerine götürebilir; gerçek hak korunur, şekli veya görünen hak korunmaz. Gerçekten şekle ilişkin hükmün gayesi dışında menfaat temini yoluna gidilmek istenildiği durumlarda yargı hassas olmaya mecburdur. Zira hukuk ancak, meşru menfaatlerin tahminine yarar; başka bir şeye yaradığı taktirde ise mevcudiyet sebebini kaybeder. Öte yandan Medeni Kanunun 4. maddesi hükmüyle de hakim, adalete uygun karar vermeye çağrılmaktadır. O, menfaatlerin doğru ve adil bir muvazenesini yapmak ve gerçekleri gözetmek zorundadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; taşınmazın yapılan kur’a çekimi sonrasında davacıya isabet ettiği, ödemelerin davacı tarafından yapıldığı ancak temlike esas tescil senedinin düzenlemesi sırasında hem davacının hem de davalının vekillerinin aynı olması ve isim benzerliği sonucunda sehven davalıya ait vekaletnamenin kullanıldığı, tapu kütüğünde ise gerçek alıcı olan davacının isminin yazıldığı, aradan geçen yirmi yedi yıl sonra idari işlem ile davacıdan habersiz olarak tapu sicil kaydının senede uygun hale getirildiği, bu süre zarfında taşınmazın davacı tarafından kullanıldığı, bu hali ile taşınmazın gerçek malikinin davacı olduğu anlaşılmakla, alıcı vekili tarafından yapılan hata sonucunda davalı lehine resmi senet düzenlenmiş olmasının, iyi niyet ve dürüstlük kuralları çerçevesinde davalıya bir hak kazandırmayacağı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.