Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/2440 E. 2021/3528 K. 23.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2440
KARAR NO : 2021/3528
KARAR TARİHİ : 23.06.2021

MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ECRİMİSİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, ecrimisil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin mahkeme kararına karşı davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye mehkemesince kısmen yerinde görülerek … mirasçıları hakkındaki tapu iptali-tescil ve tazminat isteklerinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … mirasçıları tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.04.2021 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat … ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalılar … v.d. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukusal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve ecrimisil; aksi takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan dedeleri …′ın davaya konu 476 nolu parseldeki 1/4 payını ve 1120 ile 1121 nolu parsellerini mirastan mal kaçırmak amacıyla oğlu …′a temlik ettiğini, …′nin 476 nolu parseldeki payını davalı …′a, 1120 nolu parselden ifrazen oluşan 2892 nolu parseli de davalı …′na sattığını; …′ın ölümüyle de mirasının davalı mirasçılarına intikal ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali-tescile ve ecrimisile, tapu iptali-tescil talepleri kabul görmezse tazminata karar verilmesini istemişler; …′ın ölümüyle, davayı mirasçılarına karşı sürdürmüşlerdir.
Davalılar… iyiniyetli alıcı olduklarını; davalı … ise, mirasbırakanın iradesinin paylaştırma yapmak olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.

Mirasbırakanın paylaştırma amacıyla hereket ettiği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin mahkeme kararına karşı davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye mehkemesince kısmen yerinde görülerek … mirasçıları hakkındaki tapu iptali-tescil ve tazminat isteklerinin kabulüne karar verilmiş; karar, davalı … mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Gerçekten de, mirasbırakan …′ın, oğlu … lehine yaptığı temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu dosya içeriği ve toplanan delillerle anlaşıldığından, muvazaa olgusu benimsenerek tapu iptali-tescile ve üçüncü kişilere satılan taşınmazlar bakımından tazminata karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki; …′ın eldeki davadan kaynaklanan 1/3 payına düşecek haklarını 04.01.2018 tarihli alacağın devri sözleşmesi ile…′e temlik etmesi gerekçe gösterilip… hakkında hüküm kurulmak suretiyle yanılgıya düşülmüştür.
Hemen belirtilmelidir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. ve devamı maddelerinde düzenlenen ″alacağın temliki″ müessesesinde devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan temlikin, koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tapu iptali-tescil ve tazminata yönelik sonuç doğuracağı; başka bir deyişle, mülkiyetin nakline yol açacağı açıktır. Mülkiyetin nakline ilişkin Türk Medeni Kanunu′nun 706., Türk Borçlar Kanunu′nun 237. ve Tapu Kanunu′nun 26. maddeleri dikkate alındığında, taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikteki 04.01.2018 tarihli temliknamenin yasal olduğunu ve hukuki sonuç doğuracağını söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle, temlik alan…’in davada yasal açıdan sıfatının varlığı da kabul edilemez.
Uyuşmazlıkta HMK 125. maddesinin de uygulanması mümkün değildir. Şöyleki, şekli hukuk alanı olan usul hukuku, kural olarak maddi hukuku takip eder ve maddi hukukun belirlediği hak çerçevesinde yargılama gerçekleşir. Bu sebeple dava konusu yapılan şey, mal, alacak veya hak bakımından maddi hukuk anlamında bir devir söz konusu olmadığında veya görünüşte böyle bir devir ortaya çıkmakla birlikte maddi hukuk bakımından geçersiz sayılır ve dava konusunun devrine ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulması mümkün olmayacaktır. Maddi hukukun kabul etmediği veya geçersiz saydığı devre usul hukukunda sonuç bağlanarak hareket edilemez. Örneğin maddi hukuk bakımından devri mümkün olmayan mal veya hak devredilmiş görünse dahi, dava konusunun devri hükümleri uygulanmamalıdır. Bilindiği gibi, dava hakkı asıl hakka bağlı bir hak olduğundan ancak asıl hakla birlikte kullanılabilir.
Hal böyle olunca, davacılardan … hakkında da bir hüküm kurulması gerekirken, yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler göz ardı edilerek davada taraf sıfatı bulunmayan… hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalıların açıklanan nedenden ötürü yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, aynı Kanun′un 373/2. maddesi uyarınca dosyanın kararı veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)
(Muhalif)

../…

-KARŞI OY-

Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayanılarak açılmış tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Yargılama sırasında davacılardan …, HMKnın 125/2.maddesi gereğince dava konusuna ilişkin hakkını…’e temlik etmiş, yargılama sonunda diğer davacılarla birlikte …, lehine de hüküm kurulmuştur.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan ihtilaf; davacının yargılama sırasında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin dava konusunu devredip edemeyeceğine ilişkindir. Dosya kapsamı ile sair hususlarda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi dava konusunun devrini düzenlemiş, 2. fıkra ile de davacının dava konusunu devri hüküm altına alınmıştır. Bu maddenin başlığı “Dava konusunun devri” olup, 2. fıkra ile “ Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Dava konusunun ne olduğuna gelince; en basit tanımı ile, davacı tarafından davaya konu yapılarak mahkemeden hüküm altına alınması istenen hak veya alacaktır. Bu tariften de anlaşılacağı üzere dava konusu sadece alacak olarak sınırlandırılmamıştır. Eğer öyle olsaydı yasa koyucu HMK 125. maddeyi düzenlerken sadece alacağın temlikini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu 183 vd ını göz önüne alarak sadece “dava konusu alacağın devrinden” bahseder, dava konusu” ibaresini kullanmazdı.
Gayrimenkulün devrinin nasıl yapılacağını düzenleyen Türk Medeni Kanunu 706, Türk Borçlar Kanunu 237 ve Tapu Kanunu 26. maddeler nazara alındığında, taşınmazların devrine ilişkin temliklerin tapu memuru huzurunda yapılması şart ise de, taşınmaz devir borcu doğuran sözleşmelerin noterde yapılması yeterli olup, somut davada davacı … temliki noterde yapmış bulunmakla bu sözleşmenin geçerli olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Aksinin kabulü halinde noterde yapılan gayrımenkul satış vaadi sözleşmelerine dayalı olarak açılan cebri tescil davalarının görülmesi de mümkün olmayacaktır. Diğer yandan davacının dayandığı sözleşme mülkiyeti nakletmeyip, TMK 706 gereğince mülkiyetin devir borcunu doğurmakta, mülkiyetin nakli mahkeme kararı ile gerçekleşmektedir.
Sonuç itibariyle, HMK’nın 125. maddesi ile dava konusunun davacı tarafından da devri düzenlenip, dava konusu sadece alacak hakkından ibaret olmayıp, gayrimenkuller açısından bir istisna getirilmediğine, temlikin noter sözleşmesi ile yapılması karşında söz konusu temlike değer vererek davayı sonuçlandıran Bölge Adliye Mahkemesi Kararının onanması düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyoruz.