Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/2349 E. 2020/6119 K. 18.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2349
KARAR NO : 2020/6119
KARAR TARİHİ : 18.11.2020

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’nce HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca istinaf isteminin esastan reddine, yerel mahkeme hükmünün infazda tereddüte neden olacağı gerekçesiyle anılan hüküm kaldırılarak yeniden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’nin maliki olduğu 3622 ada 9 parsel sayılı taşınmazı mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın mallarını mirasçıları arasında paylaştırdığını, buna dair tarafların tutanak imzaladıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca istinaf isteminin esastan reddine, yerel mahkeme hükmünün infazda tereddüte neden olacağı gerekçesiyle anılan hüküm kaldırılarak yeniden davanın kabulüne karar vermiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 19.02.2015 tarihinde öldüğü, geride davacı kızı …, davalı oğlu İmran ile dava dışı çocukları … ve … ile dava dışı torunu …’in mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı 17.05.2010 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dosyaya sunulan ”TUTANAK” başlıklı tüm mirasçıların imzasının bulunduğu ve imzası inkar edilmeyen belgeye göre mirasbırakan tarafından tüm mirasçılara satış suretiyle taşınmaz verildiği, dinlenen davalı tanığı …’in beyanlarından tarafların ve dava dışı mirasçıların mirasbırakanın sağlığında biraraya gelerek mirasbırakanın bir kısım taşınmazlarını paylaştıkları, paylaşımın en son mirasbırakana da gösterilerek, mirasbırakanın onayının alındığı ve bu şekilde her bir mirasçıya belli miktarda taşınmaz verileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmakta olup yukarıda açıklanan ilkeler ile anılan bu olgular birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın kastının mirasçılardan mal kaçırmak amacını taşımadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ”TUTANAK” başlıklı belgedeki taşınmazların mirasbırakan adına kayıtlı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1-a maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2 maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.