Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/1934 E. 2020/6047 K. 16.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1934
KARAR NO : 2020/6047
KARAR TARİHİ : 16.11.2020

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacılar vekili ve davalılar vekilinin yargılama giderlerine ilişkin katılma yolu ile istinaf başvurusu üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları …’ın 10.04.2014 tarihinde dava dışı …’ya taşınmaz satış yetkisi içerir vekaletname verdiğini, mirasbırakanın 391 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 11 numaralı bağımsız bölümünü 16.04.2014 tarihinde yeğenleri olan davalılar … ve …’a 1/2’şer paylarla satış göstermek suretiyle devrettiğini, temliki anılan vekaletnameye dayanarak vekil Ufuk’un yaptığını, mirasbırakanın 88 yaşında olup sağlık sorunları nedeniyle ehliyetli olmadığını, mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalıların da alım gücü bulunmadığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, taşınmazın yargılama sırasında dava dışı üçüncü kişiye satılması nedeniyle HMK’nın 125/1-b) maddesine göre, seçimlik hakkını tazminattan yana kullanarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 190.000,00 TL nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, mirasbırakanın ehliyetli olduğunu, 1965 yılından itibaren mirasbırakana; mirasbırakanın kardeşi olan babalarının ve kendilerinin baktığını, tüm ihtiyaçları ile ilgilendiklerini, emeklerinin karşılığı olarak taşınmazın devredildiğini, satış bedelinin mutlaka para olması gerekmeyip, bir hizmet yada emek de olabileceğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, …’dan alınan rapora göre mirasbırakanın ehliyetli olduğu, temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığı, mirasbırakanın kendisine bakılması nedeniyle ve minnet duygusu ile taşınmazını devrettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından yargılama giderlerine ilişkin katılma yolu ile istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2 maddesi gereğince davacıların ve davalıların başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, ehliyetsizlik iddiası bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1926 doğumlu mirasbırakan …’ın 07.08.2014 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı kız kardeşi …, davacı yeğenleri…ve … ile davalı yeğenleri … … ve …’in kaldıkları, mirasbırakan …’nın çekişme konusu 11 numaralı bağımsız bölümünü, intifa hakkının üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini, 16.04.2014 tarihinde 1/2’şer paylarla davalı yeğenleri … … ve …’e satış suretiyle temlik ettiği, temliki mirasbırakan adına … 7. Noterliği’nin 10.04.2014 tarih ve 7038 yevmiye numaralı vekaletnamesine dayanarak vekili dava dışı…’in yaptığı, davalılar … … ve …’in de taşınmazı 21.10.2014 tarihinde dava dışı …’a satış yoluyla devrettiği, davanın ise 08.10.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde düzenlendiği üzere “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Yine 6100 sayılı HMK’nun 190/1. maddesi gereğince “ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu anlamda temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat yükü davacılardadır.
Somut olaya gelince; eldeki davada davacılar tarafından ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayanılmış, Bölge Adliye Mahkemesince ehliyetsizlik iddiası bakımından Adli Tıp Kurumu raporuyla mirasbırakanın ehliyetli olduğunun saptandığı, bu nedenle de ehliyetsizlik iddiası bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı talep bakımından dinlenen tanık beyanlarından temlikin muvazaalı yapıldığına dair somut bir olgu ortaya konulamadığı, eşi ve altsoyu bulunmayan birasbırakanın kendisine yardımcı olan davalı yeğenlerine minnet borcuyla, intifa hakkını kendi üzerinde tutarak temlik yaptığı, bu durumda davacıların mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığına dair iddiasını yöntemince ispatlayamadıkları sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, muris muvazaasına dayalı tapu iptal- tescil isteği yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.