Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/1571 E. 2020/5935 K. 12.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1571
KARAR NO : 2020/5935
KARAR TARİHİ : 12.11.2020

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda ilk derece mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’ın maliki olduğu 4209 parseldeki 36 numaralı bağımsız bölümü davalı kızına ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiğini, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mirasbırakana uzun süre baktığını, ihtiyaçlarını karşıladığını murisin mal kaçırma amacı bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispat edilemediği, mirasbırakana davalı tarafından bakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, anılan kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.2 maddesi gereğince istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1926 doğumlu mirasbırakan …’ın 04.08.2015 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak kızı …’dan olma davacı torunu … ile davalı kızı …’yi bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu 4209 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki dublex mesken niteliğindeki 36 nolu bağımsız bölümü … 41. Noterliği’nin 12.05.2011 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile davalı kızına devrettiği, davalının da anılan taşınmazı 1.06.2011 tarihinde adına tescil ettirdiği, mirasbırakanın maliki olduğu 54 parsel sayılı taşınmazdaki 15 nolu bağımsız bölümü ise 13.05.2011 tarihinde …’e satış suretiyle devrettiği, davacı tarafça bu taşınmaz için de muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açıldığı, mahkemece temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, anılan kararın derecattan geçerek kesinleştiği, mirasbırakanın 4.07.2008 tarihli el yazısı vasiyetname ile Darıcadaki ev ve arsayı …’ye, … ( … ili, … ilçesine bağlı)’taki taşınmazları davacı …’e vasiyet ettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olayda, yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca gerekli araştırma ve incelemenin eksiksiz yapılması, mahallinde keşif yapılarak çekişmeli taşınmazın ve mirasbırakan adına kayıtlı taşınmazların (mirasbırakan tarafından …’e devredilen ve temlikinin muvazaalı olduğu belirlenen 54 parsel sayılı taşınmazdaki 15 nolu bağımsız bölüm ile mirasbırakanın vasiyetnamesinde belirttiği … ili ve … ili, … ilçesi, … mevkiinde bulunan taşınmazlar) değerinin uzman bilirkişiler aracılığıyla belirlenmesi, mirasbırakanın akit tarihindeki terekesinin tamamının değerinin saptanması, özellikle ölünceye kadar bakım akdiyle davalıya devredilen taşınmazın, mirasbırakanın tüm mamelekine oranı ve bunun makul karşılanabilecek sınırlar içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi, mirasbırakanın temlikteki gerçek iradesinin açık ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde saptanması ve ondan sonra hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken anılan hususların gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 371/1-a maddesi gereğince … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.