Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/1231 E. 2020/6171 K. 19.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1231
KARAR NO : 2020/6171
KARAR TARİHİ : 19.11.2020

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil ve bedel istekli dava sonunda ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı mirasçılarından … tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi; Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ve bedel isteklerine ilişkindir.
Davacı, davalının 512 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binayı komple kendisine aitmiş gibi göstererek bu taşınmazda yalnızca 1 no’lu bağımsız bölüm ile 512 ada 64 parsel sayılı taşınmazda bulunan 15 ve 17 no’lu bağımsız bölümleri ve 512 ada 52 parsel sayılı taşınmazı tapuda devrettiğini, 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tamamını satın aldığını düşünerek davalıya 420.000 TL ödediğini ve bu taşınmaz üzerindeki binanın zilyetliğini teslim aldığını, 2014 yılı Mart ayında taşınmazı satmak istemesi üzerine tapuda 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tamamının temlik edilmediğini öğrendiğini, yaşlı ve hasta birisi olduğu için kandırıldığını, gösterilen taşınmaz ile devredilen taşınmazların farklı olduğunu, kendisine devredilen taşınmazların değerlerinin daha düşük olup ayrıca tapuda görünen taşınmazın zeminde görünmediğini ileri sürerek satış akti ve tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline, satış bedeli olan 420.000 TL’nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, resmi senetten de anlaşılacağı üzere dört parça taşınmazı toplam 110.000 TL bedelle davacıya sattığını, satış bedeliyle ilgili davacının muvazaa ileri süremeyeceğini, tapu kayıtlarının aleni olup davacının araştırması gerektiğini, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, iddianın sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 512 ada 8 parsel sayılı, altında dört dükkanı olan kargir hane vasıflı, kat mülkiyetine tabi taşınmazda bulunan 1 no’lu dükkan vasıflı bağımsız bölümün davalı adına kayıtlı iken 04.09.2012 tarihinde satış yoluyla davacıya temlik ettiği, bu taşınmazda bulunan 2, 3, 4 no’lu dükkanlar ile 5 no’lu meskenin dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, dava konusu 512 ada 64 parsel sayılı taşınmazda 15 ve 17 no’lu mesken nitelikli bağımsız bölümler ile dava konusu 512 ada 52 parsel sayılı, 21 m2 kargir dükkan vasıflı taşınmazın davalı adına kayıtlı iken 04.09.2012 tarihinde satış yoluyla davacıya temlik ettiği, davacıya yapılan satışların aynı akitle yapıldığı, 19.01.2017 tarihli fen bilirkişi raporuna göre, dava konusu 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazda zemin katta 4 adet, 1. katta 1 adet olmak üzere toplam 5 bağımsız bölüm olduğu, ancak zemin kattaki 4 adet bağımsız bölümün fiilen birleştirilerek tek bağımsız bölüm halinde kullanıldığının tespit edildiği, dava konusu 512 ada 64 parsel sayılı taşınmazda iki katlı bir dükkan bulunduğunun belirtildiği, 18.04.2017 tarihli fen bilirkişi raporuna göre, dava konusu 512 ada 64 parsel sayılı taşınmazda projeye göre ikinci katta bulunması gereken 17 no’lu bağımsız bölümün fiilen bulunmadığının, ancak taşınmazın kat mülkiyetine geçtiğinin belirtildiği, 03.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda, satış tarihi itibariyle davacının komple satın aldığını ancak tapuda tamamının geçmediğini iddia ettiği dava konusu 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazın değerinin toplam 455.400 TL, bu taşınmazda davacıya temlik edilen dava konusu 1 no’lu bağımsız bölümün değerinin 109.250 TL, davacıya temlik edilen diğer 512 ada 52 parsel sayılı taşınmazın 147.000 TL, 512 ada 64 parsel sayılı taşınmazda bulunan 15 no’lu meskenin 56.000 TL, 17 no’lu meskenin 14.250 TL olmak üzere davacıya devri yapılan taşınmazların toplam değerinin ise 326.500 TL olarak saptandığı, 07.12.2017 tarihli ek raporda, dava konusu 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazın her ne kadar 4 bölüm olarak gösterilmiş ise de davacıya devredilen 1 no’lu bağımsız bölüme giriş olmadığı, tapu kaydında bağımsız bölüm olmasına rağmen projesinde hiçbir yerden girişi olmayan bağımlı bir bölüm olduğu tespitinin yapıldığı, davacının istinaf aşamasında 09.07.2018 tarihinde ölümü üzerine eşi Nilgün ile çocukları Seval, Türker ve Mustafa’nın mirasçı kaldıkları, bölge adliye mahkemesi kararının mirasçılara tebliğ edildiği ve mirasçılardan Nilgün’ün kararı temyiz ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, “hile”(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma sözkonusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun(TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun(BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir.
Ne var ki, mahkemece yukarıdaki ilkeler göz önünde bulundurularak hüküm kurmaya elverişli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleme olanağı bulunmamaktadır.
Şöyle ki; davacı, dava konusu 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazı komple 420.000 TL satış bedeli ödemek suretiyle davalıdan satın aldığını ancak tapuda satış işlemi yapılırken anılan taşınmazda bulunan yalnızca 1 no’lu bağımsız bölümün ve bunun dışında kendisine gösterilen taşınmazla ilgisi bulunmayan üç adet taşınmazın daha tapusunun devredildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise davacının tapu durumunu araştırması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuş, her ne kadar ilk derece mahkemesince ve bölge adliye mahkemesince, tapu kayıtlarının aleni olup davacının basiretli bir tacir gibi davranarak tapu ve belediye kayıtlarını incelemesi gerektiği, irade sakatlığına yönelik iddianın sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinde, davacıya satışı yapılan dava konusu taşınmazlardan 512 ada 64 parsel sayılı taşınmazda bulunan 17 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydında kat mülkiyetine geçmiş görünse de fiilen olmadığının, dava konusu 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan ve davacıya satışı yapılan 1 no’lu bağımsız bölümün ise girişi olmayan bağımlı bir bölüm olduğunun saptandığı, davacının komple satın aldığını iddia ettiği dava konusu 512 ada 8 parsel sayılı taşınmazın satış tarihindeki değerinin toplam 455.000 TL olduğu halde davacıya tapuda devri yapılan taşınmazların toplam değerinin ise 325.000 TL olması karşısında değerler arasında fark bulunduğu gibi davacıya devredilen bir kısım taşınmazın tapudaki durumu ile fiili durumunun birbiriyle uyumsuz olduğu da anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen somut olgu ve ilkeler çerçevesinde toplanan ve toplanacak delillerin değerlendirilmesi, tanıkların bu doğrultuda yeniden dinlenilerek, temlikin hileli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı mirasçısı …’nun yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz edenin sıfatına göre temyizin diğer elbirliği maliklere de sirayet ettirilmesine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren … 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.