Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2019/1012 E. 2020/5566 K. 02.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1012
KARAR NO : 2020/5566
KARAR TARİHİ : 02.11.2020

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUKMAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescili- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar, mirasbırakanları…’in kayden maliki olduğu 2154 ada 9 parsel sayılı taşınmazı davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek payları oranında tapu iptali ve tesciline, mümkün olmazsa tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında emlakçıdan satın almasına karşın hastanede hizmetli olarak çalıştığından dolayı tapuda mirasbırakan babası adına tescil edildiğini, gerçekte kendisine ait olan taşınmazı üzerine bina yaptırmak için mirasbırakandan devraldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asli müdahil, davalı ile aralarında yaptıkları kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendisine verilmesi gereken payın devrinin taşınmaza konan ihtiyati tedbir şerhi nedeniyle gerçekleştirilemediğini ve taşınmaz üzerinde kat irtifakı kurulamadığını ileri sürerek kendisine isabet eden 50/100 payın tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile davalıya verilen 152/300 payın, 2584/6000’lik kısmının iptali ile davacıların miras payları oranında adlarına tesciline, asli müdahilin talebi yönünden ise yargılama sırasında idarece adlarına tescil yapıldığından konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar, Dairece “…Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yazılı şekilde karar verilmesi doğrudur. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davacılar vekili ile asli müdahil vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere, birleştirilen davalar birlikte görülmekle beraber ayrı dava olma özelliklerini koruduklarından karar başlığında birleştirilen davaların taraflarının gösterilmemesi doğru değildir. Öte yandan, yargılama sırasında 07.07.2014 tarihinde çekişme konusu 2154 ada 9 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakına geçilmiş olup, davalı adına tescil edilen 3, 4, 5, 8 ve 9 numaralı bağımsız bölümlerin her biri yönünden davacıların miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde arsa üzerinden davalı payının iptaline karar verilmesi isabetsizdir…Hal böyle olunca, yargılamada kendisini vekille temsil ettiren asli müdahil yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi gözetilerek mahkemece keşfen belirlenen ve harcı tamamlanan değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücreti tayini doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asli müdahilin talebi yönünden yargılama sırasında idarece adlarına tescil yapıldığından konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına, davacılar yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asli müdahilin talebi yönünden konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına, asıl ve birleştirilen davada davacıların talepleri yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı … vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Bilindiği üzere; birleştirilen davalar birlikte görülmekle beraber ayrı dava olma özelliklerini koruduklarından her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekmektedir. Nitekim 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde hüküm kısmında isteklerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 65. maddesinde asli müdahale kurumu “Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Belirtmek gerekir ki, asli müdahale davasının davalısı mevcut davanın davacısı ve davalısıdır. Bu durumda somut olayda, asli müdahilin davasının kabulü halinde asıl ve birleştirilen davaların davacıları ve davalısı yargılama giderlerinden birlikte sorumlu olacaklardır.
Ne var ki, asli müdahilin davalılarından İbrahim asli müdahilin talebini kabul etmiş, diğer davalılar (asıl ve birleştirilen davaların davacıları) ise asli müdahilin talebinin reddini savunmuşlardır. Her ne kadar asli müdahilin davalısı İbrahim sonradan kabul beyanından vazgeçmiş ise de, HMK’nin 311. maddesi uyarınca kabul anında kesin hüküm gibi sonuç doğuracağından, bu beyanına itibar edilmemiştir.
Hal böyle olunca, öncelikle birleştirilen davaların bağımsızlıklarını korudukları dikkate alınarak asıl ve birleştirilen davaların her biri için ayrı ayrı hüküm kurulması, müdahilin davası yönünden vekalet ücretinin nispi olarak takdir edilip, bu konudaki sorumluluğun ise davalı … açısından kabul nedeniyle yürürlükteki Asgari Avukatlık Ücret Tarifesinin 6. maddesi gözetilmek suretiyle sorumluluğu sınırlı tutularak, asli müdahilin diğer davalıları için de aralarındaki ihtiyari dava arkadaşlığı dikkate alınarak her bir davalının vekalet ücreti yönünden sorumluluğu miras payları oranında ayrı ayrı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı … vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.