Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/5608 E. 2020/5965 K. 12.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5608
KARAR NO : 2020/5965
KARAR TARİHİ : 12.11.2020

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istekli dava sonunda, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne, asli müdahillerin davasının reddine dair verilen kararın asli müdahiller ile davalı tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine, asli müdahale talebinin usulden reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı … ile asli müdahale talep eden …, …, … tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annesi …’nun, dava konusu 338 ada 9 parsel sayılı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde tenkisini istemiş; asli müdahil olarak nitelendirilen …, … ve …, babaları …’in mirasbırakan … ile ikinci evlilik yaptığını, davacı ve davalı ile baba bir anne ayrı kardeş olduklarını, dava konusu taşınmazın babalarından kalmış olduğu halde mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak satış gösterildiğini ileri sürerek müdahale talebinin kabulünü, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı taktirde tenkisini istemişlerdir.
Davalı, hak düşürücü sürenin geçtiğini, mirasbırakanın diğer üç oğlu ile birlikte dava konusu taşınmazda yaşarken ihtiyaç nedeniyle taşınmazı satmak durumunda kaldığını, mirasbırakana destek olduğunu, kardeşlerine iş yeri açılması ve hayatlarını kurmaları konusunda yardım ettiğini, alım gücü bulunduğunu, satış bedelini banka aracılığıyla ödemediğini, dava konusu taşınmazın satışından bir süre sonra kardeşleri …’nin kooperatiften aldığı evin peşinat ödemesinin yapıldığını, temlikin gerçek bir satış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile iptal tescile, mirasbırakan …’ın mirasçısı olmadıkları gerekçesiyle asli müdahillerin davasının reddine karar verilmiş; anılan kararın davalı ile asli müdahiller tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, usule uygun şekilde yapılmadığı gerekçesiyle asli müdahale talebinin usulden reddine, mirasbırakan … tarafından davalı oğluna yapılan temlikin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davacının davasının esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan …’nun 19.10.2008 tarihinde ölümü üzerine davacı kızı …, davalı oğlu …, dava dışı çocukları …, … ile 2011 yılında ölen oğlu …’in dava dışı eşi Nevin ve dava dışı oğlu …’in mirasçı kaldıkları, mirasbırakan …’ın 1991 yılında ölen eşi … …’nun ilk eşi …’den olma çocukları …, … ve …’nin ise mirasbırakan …’ın mirasçısı olmadıkları, dava konusu 338 ada 9 parsel sayılı taşınmazın, mirasbırakan …’ın eşi … … adına kayıtlı iken 04.11.1987 tarihinde mirasbırakan …’a, onun da 14.04.1993 tarihinde davalı oğlu …’e satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 65.maddesine göre, açılan bir davaya dava konusu edilen şey hakkında tarafların dışında hak iddia edilerek o şeyin kendisine ait olduğunu ileri süren ve harcını yatırmak suretiyle davaya dahil olan kimsenin hukuki durumu asli müdahildir. Değinildiği üzere, asli müdahalede dava edilen müddeabih esastır. Anılan müddeabihin dışına çıkılarak dava konusu edilmeyen hususta hak talebinde bulunulmasına asli müdahale yoluyla yasal olanak yoktur. Bir başka ifade ile asli müdahale dava konusuyla bağlantılı olarak tarafların dışında müstakil hak arama durumudur.
HMK 65/1. maddesinde, “ Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden 3. kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.” Aynı maddenin 2. fıkrasında, “ Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” düzenlemelerine yer verildiği görülmektedir.
Somut olaya gelince; mirasbırakan …’nun kendinden önce ölen eşi … …’nun ilk evliliğinden olma çocukları …, … ve …’ın, mirasbırakan …’a mirasçı olmadıkları görülmekte ise de, adı geçenlerin davalı …’e yönelterek ve harcını yatırmak suretiyle dava konusu taşınmazın babaları …’e ait olduğu halde muvazaalı olarak satış yapıldığını ileri sürerek müdahale talebinin kabulü ile miras payları oranında iptal tescil, olmazsa tenkis istedikleri, ilk derece mahkemesince adı geçenlerin asli müdahil, bölge adliye mahkemesince, asli müdahale talep edenler olarak nitelendirildikleri, …, … ve … her ne kadar asli müdahale dilekçesi ile dava açmış iseler de, bu davacıların davası teknik anlamda asli müdahale olmayıp, taşınmazın önceki kayıt maliki olan babaları … …’ndan kendilerine intikal edecek miras paylarını talep ettikleri; bir başka ifadeyle, mirasbırakan babaları … adına kayıtlı iken davacı ve davalının mirasbırakanı …’na, onun tarafından da davalı …’e temlik edilen dava konusu taşınmaz üzerinde temlikin muvazaalı olduğu iddiasına dayanarak miras payları oranında hak iddia ettikleri anlaşılmaktadır. Davacı …’in, davalı …’e miras payı oranında yönelttiği davası bakımından …, … ve …’ın bir talepleri bulunmadığından dava dilekçelerinde davacı …’i davalı olarak göstermeleri için bir sebep de bulunmamaktadır. Bilindiği üzere, dava, bir başkası (davalı) tarafından subjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının), mahkemeden hukuki koruma (himaye) istemesidir. (Prof. Dr. … Hukuk Muhakemeleri Usulü, yıl 1979, C.1, sh. 597). Mahkemeden hukuki himaye isteyen kimseye davacı denir. Dava, davacının subjektif hakkını ihlal eden veya tehlikeye sokan veya davacıdan haksız bir talepte bulunan kimseye karşı açılır; bu kimseye de davalı denir. Buna göre, davacılar …, … ve …’nin davasının ihtiyari dava arkadaşlığı niteliğinde olup, yargılama harçlarını yatırmış oldukları da gözetilerek bu davacıların davasının esastan incelenmesi gerekirken usulden reddi doğru değildir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Böyle bir durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 190. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle iddianın usulünce ispatlanamadığı gözetilerek davacı …’un davasının reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı …’un yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki; davacılar …, … ve …’ın açmış oldukları dava bakımından usulden ret kararı verildiği, esasa ilişkin herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı anlaşılmakla, adı geçenlerin davası yönünden muris muvazaası hukuksal nedeni kapsamında inceleme ve araştırma yapılarak, taraf delilleri toplanp, yukarıda değinilen somut olgu ve ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacılar …, …, …’ın temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi gereğince … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 12.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.