Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/5531 E. 2020/5427 K. 26.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5531
KARAR NO : 2020/5427
KARAR TARİHİ : 26.10.2020

MAHKEMESİ: … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil – tazminat davası sonucunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın davalılar vekili tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından başvurunun esastan reddine dair verilen karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir. Davacı, 2510 sayılı yasa kapsamında çekişme konusu 926 parsel sayılı taşınmazı Hazineden satın aldığını, 2002 yılında taşınmazı satmak için davalı …’e vekalet verdiğini, sonra satış işlemlerini askıya aldığını, aralarındaki arkadaşlığa güvenerek azletmediğini, ancak izin ve onayı olmaksızın davalı …’in dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak davalı eşi Melahat’a sattığını, kendisine satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davacının borcuna karşılık dava konusu taşınmazı verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, vekaletnamenin kötüye kullanıldığı gerekçeyle davanın kabulüne, taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline dair verilen kararın davalılar tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı …’un … 1. Noterliği’nin 14.03.2002 tarih 1027 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile çekişme konusu 926 parsel sayılı taşınmazın satışı için davalı …’i vekil kıldığı, taşınmaz üzerinde Ziraat Bankası’nın 17.08.1993 tarihli 2510 sayılı yasa 30. maddeye göre şerh bulunduğu, İl Özel İdaresince Tapu Müdürlüğüne verilen 02.12.2009 tarihli cevapta şerhin süresinin 2003 yılında dolduğu, taşınmaz satışında herhangi bir sakınca bulunmadığının bildirildiği, davalı …’in de aldığı vekalet ile çekişme konusu 926 parsel sayılı taşınmazı davalı eşi …’e 03.12.2009 tarihinde sattığı kayden sabittir. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karış en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekalet borcunun bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumlulu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilimiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Ne var ki, mahkemece yukarıdaki ilkeler uyarınca yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.Hal böyle olunca; davacı ile davalı … arasında araç alışverişi bulunup bulunmadığı, davacı tarafından çekilen kredinin davalı … tarafından ödenip ödenmediği, vekalet tarihine yakın dönemde davacının davalı …’e borcunun bulunup bulunmadığı, borcu var ise hacizli olarak satılan taşınmazın vekalet tarihi olan 14.03.2002 tarihindeki rayiç değeri belirlenerek, davacının borcuna denk ya da yakın olup olmadığı ve davalıya verilen vekaletin davacının borcunun ödenmesi için verilip verilmediği tereddütte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Davalılar vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren … 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.