Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/540 E. 2019/51 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/540
KARAR NO : 2019/51
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVACILAR : … VD.
DAVALILAR : … VD.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – TENKİS

Taraflar arasındaki görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak 1682 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne, diğer parseller yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü.

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları …’in 1682 parsel sayılı taşınmazını davalı torunları … ve …’e ölünceye kadar bakım akti ile, 2646, 2309 ve 4156 parsel sayılı taşınmazlarını ise davalı …’e satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar Recep ve Recai, bakıp gözetme borcunu yerine getirdiklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı …, mirasbırakanın ihtiyacı nedeni ile satmak istediği taşınmazlarını kendi taşınmazına komşu olması nedeniyle bedeli karşılığı satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerin mal kaçırma amacıyla yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak 1682 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne, diğer parseller yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1928 doğumlu mirasbırakan …’in 11.02.2014 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı kızları Hamdiye ve Muradiye ile kendinden önce ölen kızı Ayşe’nin mirasçıları olan davacılar Ersen ve Birsen ile kendinden önce ölen oğlu Mehmet’in mirasçıları olan davalı torunları Recep ve Recai’nin kaldığı mirasbırakanın, 1682 parsel sayılı taşınmazını 16.12.2003 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile 1/2’şer pay ile davalı torunları Recep ve Recai’ye 22.12.2003 tarihinde temlik ettiği, 2646 parsel sayılı taşınmazını 21.02.2001 tarih 521 yevmiye nolu, 2309 ve 4156 parsel sayılı taşınmazlarını ise 21.02.2001 tarih 522 yevmiye nolu resmi senetle davalı…’e satış suretiyle temlik ettiği,
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakanın davalılardan Selâmi’ye satış suretiyle yaptığı temliklerin muvazaalı olmadığı, işlemin gerçek satış olduğu saptanarak 2646, 2309, 4156 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacıların istinaf talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK 370. maddesi gereğince ONANMASINA,
Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m. 611)). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m.614)
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi yaşama süresince bakımı gerektiren ve rastlantıya (tesadüfe) bağlı bir sözleşme türü olup TBK’nun 611 maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bu bakımdan bakım alacaklısının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m.19)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Mirasbırakanın 1928 doğumlu olup temliki yaptığı tarihte 75 yaşında olduğu, davalı torunlarının babalarının ölümünden sonra mirasbırakan ile birlikte yaşadığı, mirasbırakanın çocuklarının hiçbirisi ile bir probleminin olmadığı, tanıklarca da davacılardan mal kaçırmasını gerektirir somut bir bilginin ifade edilmediği, mirasbırakanın temlik harici 7 adet daha taşınmazının olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca bakıldığında, mirasbırakan tarafından davalı torunlarına yapılan temlikin mal kaçırma amacı ile değil, gerçekten bakılmak amacı ile yapıldığı açıktır. Mirasbırakan yaşadığı süre boyunca bakılmadığı iddiası ile bir dava açmadığına göre artık mirasbırakana davalılar tarafından bakıldığının kabulü zorunludur. Davalılar Recep ve Recai bakım borcunu yerine getirdiğine göre temlikin muvazaalı olduğundan söz edilemez.
Bu durumda yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olduğu halde temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’nce yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2.maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 81.20.TL bakiye onama harcının diğer temyiz eden davacılara iadesine, 14.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.