Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/5144 E. 2020/5164 K. 15.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5144
KARAR NO : 2020/5164
KARAR TARİHİ : 15.10.2020

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda ilk derece mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 1205 ada 2 parsel sayılı taşınmazın Belediye encümenince yapılan ihale ile 13/12/2012 tarihinde davalı …’a satıldığını, satışın dayanağını oluşturan meclis kararının … 5. İdare Mahkemesinin 2009/1410 E 2010/942 K sayılı kararı ile iptal edildiğini, yasa yollarından geçerek kesinleştiğini, davalı … adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiğini, iptal kararı sonuçlarını bertaraf etmek amacıyla çekişmeli taşınmazın davalılar arasında satış suretiyle temlik edildiğini , son olarak da davalı …’a devredildiğini ileri sürerek ,tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar …, … ve …, …’ın taşınmazı ihale ile davacı belediyeden satın aldığını,birikimlerini değerlendirmek amacıyla taşınmaza ortak olduklarını, ortakların paraya ihtiyaç duymaları nedeniyle de taşınmazı …’a sattıklarını, iyi niyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı …, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, temliklerin muvazaalı olmadığını, davalı …, uzun zamandır …’da ikamet ettiğini, taşınmazı yatırım amacıyla, 200.000 TL bedel karşılığı ve 2013 yılında satın aldığı 1205 ada 3 parsel sayılı taşınmazla komşu olduğunu düşünerek satın aldığını, diğer davalıları tanımadığını, iyi niyetli 3. kişi olup iktisabının korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,davalıların iyi niyetli olmadıklarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, meclis kararının iptali yönündeki davanın 2009 yılında açıldığı, ilgili meclis kararının yerel ve ulusal basında haber konusu yapıldığı, davalı …’in bir yıl önce de komşu 3 parsel sayılı taşınmazı satın aldığı, basit bir araştırma ile yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olduğu, kötü niyetin davacıya ispat ettirilmesine gerek bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1205 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davacı … Belediyesi adına kayıtlı iken, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18.maddesinin “ e” bendi uyarınca satışının yapılmasına dair 06.07.2009 tarih ve 53 sayılı Belediye Meclis Kararı ile 13.12.2012 tarih ve 1776 sayılı Belediye Encümen Kararı gereğince yapılan ihale sonucunda 13.12.2012 tarihinde davalı …’a ihale edildiği ve 26.12.2012 tarihinde … adına tescil edildiği, …’ın da 27.12.2012 tarihinde 20047 yevmiye nolu işlemle taşınmazın ¼ payını üzerinde bırakarak, 1/8 payını davalı …’a, 3/8 payını davalı …’a ve ¼ payını da davalı …’a satış suretiyle devrettiği, …, …, … ve …’nın ise taşınmazda sahip oldukları payları 15.04.2014 tarihinde 7147 yevmiye nolu işlemle diğer davalı …’a satış suretiyle temlik ettikleri, bu arada 3. kişiler tarafından … aleyhine dava konusu taşınmazın satışına dayanak teşkil eden 06.07.2009 tarih ve 53 sayılı Belediye Meclis Kararının iptali isteğiyle açılan davanın yargılaması neticesinde … 5. İdare Mahkemesi’nin 31.05.2010 tarih ve 2009/1410 Esas- 2010/942 Karar sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar verildiği ve bu kararın Danıştay 8. Dairesi’nin 06.03.2015 tarihli ilamıyla onanıp, karar düzeltme isteği de 8.04.2016 tarihinde reddedilerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı, çekişmeli taşınmazın satışının dayanağı olan Belediye Meclis Kararının idari yargı yerinde iptali nedeniyle ortada geçerli bir işlem kalmadığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Son kayıt maliki davalı … ise, dava konusu taşınmazın tapu kaydına güvenen ve iyiniyetli 3. kişi olarak maliki bulunduğunu ve ilk el …’a yapılan satışın dayanağı Meclis Kararının iptalinin kendi iktisabını geçersiz hale getirmeyeceğini savunmuştur.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle “kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazın davalı … adına tescilinin dayanağı olan idari işlem, yani 06.07.2009 tarih ve 53 sayılı Belediye Meclis Kararı idari yargı yerinde iptal edildiğine ve bu karar kesinleştiğine göre, sicilin illetten yoksun hale geldiği, başka bir ifadeyle ilk el konumunda olan davalı … adına oluşan sicil kaydının Türk Medeni Kanununun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu kuşkusuzdur. Ne varki, son kayıt maliki … ikinci el konumunda bulunup, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koşullarının gerçekleşmesi halinde ediniminin korunacağı tartışmasızdır. Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden, davalı …’in uzun zamandır … da ikamet ettiği, meclis kararıyla ilgili yerel ve ulusal basında çıkan haberlerden bilgisi olmasının beklenemeyeceği, çekişme konusu taşınmazı bir yıl önce de komşu 3 parsel sayılı taşınmazı satın alması nedeniyle yatırım amacıyla satın aldığı, son kayıt maliki olan davalı …’in TMK’nın 1023. maddesi anlamında kötüniyetli olarak taşınmazı edindiği usulünce kanıtlanamadığı ve 14.02.1951 tarih 17/2 sayılı …’nın uygulanmasını gerektirir vakıaların da bulunmadığı açıktır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı …’in yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 371/1-a maddesi gereğince … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.