Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/5134 E. 2019/166 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5134
KARAR NO : 2019/166
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : … VD.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen reddine, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan Osman …’ın, 116 ada 81 ve 183 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarını muvazaalı olarak eşi olan davalı …’ya temlik ettiğini ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasçıları adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, 183 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tesis kadastrosu ile doğrudan maliki olduğunu, 116 ada 81 parsel sayılı taşınmazın bedelini ise kendi birikimleri ile ödediğini, satış işleminin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı … dışında Osman … mirasçılarının haklarının bulunmadığı gerekçesi ile 183 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine, 116 ada 81 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların yapılan satış işlemi ile ilgili herhangi bir bilgi ve görgülerinin olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Osman …’ın 10.07.2013 tarihinde ölümü ile geriye Hava’dan olma kızı davacı …, eşi davalı … ile müşterek çocukları Güler, Gülay, Efil, Pempe ve Musa’nın mirasçı olarak kaldıkları, dava konusu 183 ada 1 parsel sayılı 259,46m2 miktarlı kargir ev ve arsası nitelikli taşınmazın 30.06.2005 tarihli kadastro işlemi ile senetsizden davalı adına tespit ve tescil edildiği, çekişme konusu 116 ada 81 parsel sayılı 16.473,48m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmazın ise mirasbırakan Osman adına kayıtlı iken 27.03.2006 tarihli satış akdi ile 1320TL bedelle davalıya devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve olgular tüm dosya içeriği ve tanık anlatımları ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amacıyla temliki gerçekleştirdiği iddiasının sübuta ermediği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, 116 ada 81 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı …’nın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.