Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/4665 E. 2019/4295 K. 02.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4665
KARAR NO : 2019/4295
KARAR TARİHİ : 02.07.2019

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL – ALACAK

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, alacak davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı karşı davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, karşı dava alacak istemine ilişkindir.
Davacılar, 36471 ada 5 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını, aynı yerde paydaş olan dava dışı …’e devretmesi hususunda davalı …’ı vekil tayin ettiklerini, ancak vekilin vekâlet görevini kötüye kullanarak paylarını eşi olan diğer davalıya satış suretiyle devrettiğini, karşılığında herhangi bir bedel de ödemediğini, davalı …’in de vekilin eşi olması sebebi ile durumu bilen kişi olup vekil ile el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, dava konusu taşınmazla ilgili mirasbırakandan dolayı tapu tahsis belgesi bulunduğunu, ancak tahsis belgesindeki soyismin nüfus kaydındakinden farklı olması, işlemlerin ve tapunun devrinin vergi borçlarının da olması sebebi ile masraflı ve zaman alacağının anlaşıldığını, paydaşlardan dava dışı …’in evinde bu işlemlerin davalı … tarafından yapılması ve tapunun çıkartılması karşılığında taşınmazın Emlik’e verileceğinin, … ile eşinin ölünceye kadar oturacağının kararlaştırıldığını, bu doğrultuda işlem yapıldığını, davacılara bedel ödeneceği taahhüdünün verilmediğini belirterek davanın reddini savunmuş, karşı davalarında; …’ın, taşınmazın davacılar adına tescili ve intikali hususunda masraf yaptığını, vekaletlerin alınması sırasında aracı ile gidip gelmek zorunda kaldığı için yol masraflarının olduğunu, öte yandan vekalet görevi
sebebi ile emek ve mesai harcadığını ilerini sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak şimdilik 5.058,11.-TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, davalı vekilin yaptığı masrafları talep edemeyeceği gerekeçesi ile karşı davanın reddine dair verilen karar Dairece ‘’… davalı vekil …’un, vekalet görevini kötüye kullanarak çekişmeli taşınmazdaki davacıların paylarını eşi olan diğer davalıya aktardığı, davalı …’in de vekilin eşi olması sebebi ile bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu belirlenmek suretiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davacılara ait olup, davalı vekil … tarafından diğer davalıya devredilen paylar üzerinden iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken infaza elverişli olmayacak şekilde metrekare (m2) üzerinden iptal ve tescile karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, karşı dava bakımından ise; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğu söylenemez. Şöyle ki, karşı davacılar, çekişme konusu taşınmazın davacılar adına tescili aşamasında da verilen vekaletnameler gereğince masraflar yapıldığını, Tapu Tahsis belgelerinin geçmişe yönelik borçları olduğunu, bu borç ve masrafları vekil …’un karşıladığını iddia ettikleri halde, karşı davacı …’un, taşınmazın davalı …’e devrinden önce davacıların verdiği vekaletnamelerdeki yetkilere istinaden dava konusu taşınmazla ilgili olarak Tapu Müdürlüğüne, Belediyeye veya Vergi Dairesi’ne herhangi bir ödeme yapıp yapmadığı, taşınmazın davacılara intikali aşamasında herhangi bir masraf ödemesinin olup olmadığı araştırılmış değildir. Hâl böyle; davacıların, satış dısında taşınmazların intikali ve diğer hususlarda da davalı …’u vekil olarak görevlendirdikleri gözetilerek, karşı dava bakımından yukarıda belirtilen olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek karşı dava bakımdan varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. “gerekçesi ile bozulmuş bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde iddianın ispat edildiği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın Türk Borçlar Kanununun 510. Maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak asıl davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı- karşı davacı vekilinin asıl dava yönünden yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 3.118.67.TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalı – karşı davacılardan alınmasına,
Davalı-karşı davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı kuşkusuzdur ve mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilmesi zorunludur.
Ne var ki, mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde; bozma doğrultusunda işlem ifa edilmeksizin, başka bir ifadeyle, bozmada belirtilen şekilde araştırma, inceleme ve soruşturma yapılmaksızın hüküm kurulmuştur.
Şöyle ki; Türk Borçlar Kanunu’nun 502. maddesinde “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir “ denildikten sonra, son fıkrasında, “ Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır” düzenlemesi
getirilmiştir. O halde taraflar sözleşme ile kararlaştırmışlarsa vekil ücrete hak kazanacaktır. Tarafların ücret konusunda bir sözleşme yapmamış olmaları halinde ise bu hususta bir teamül yani vekalet konusu işin ücret karşılığında yapıldığına ilişkin yaygın ve yerleşmiş bir alışkanlık varsa vekil yine ücrete hak kazanacaktır. Vekile ödenecek ücret ise; yapılan işin niteliğine, gerektirdiği emek, mesai, uzmanlık derecesi ve benzer işlerde verilmekte olan ücret miktarına göre belirlenmelidir.
Öte yandan, TBK’nın 510/1 maddesinde ‘’Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür. ” düzenlemesi mevcuttur.
Somut olaya gelince, davacı – karşı davalıların 19.02.2013, 26.02.2013, 20.02.2013 ve 25.02.2013 tarihli vekaletnameler ile davalı …’u … ilçesi sınırlarında bulunan taşınmazları dilediği bedelde dilediği kişiye satma yetkisini de içeren genel bir vekaletname ile vekil tayin ettikleri, karşı davacıların ise, dava konusu taşınmazın tapu kaydı olmadığını, asıl davacıların verdikleri vekaletnamelerdeki yetkiye istinaden asıl davacıların mirasbırakanı adına düzenlenmiş tapu tahsis belgesinin tapuya çevrilmesi amacıyla yapılan masrafların vekil … tarafından ödendiğini, tapu tahsis belgelerinin geçmişe yönelik borçları olduğunu, bu borç ve masrafları vekil …’un karşıladığını, ayrıca bu iş için belli bir mesai harcadığını ileri sürerek karşı dava ile alacak isteminde bulundukları anlaşılmakta olup mahkemece davalı-karşı davacıların bu iddiaları ve anılan vekaletnamelerde ücret konusunda bir düzenleme bulunmadığı gözetilerek TBK’nın 502. maddesinde belirtilen anlamda bir teamülün varlığı araştırılmadan vekalet görevi kötüye kullanıldığından alacak isteminin reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, vekil …’un tapu tahsis belgesini tapuya çevirerek dava konusu taşınmazı asıl davacılar adına intikal ettirdiği iddiası doğru ise, TBK’nın 510. maddesi uyarınca bu işlem için yaptığı masrafları ispatlaması halinde alacak isteminde bulunabilceği açıktır.
Hal böyle olunca, davalı-karşı davacı …’un tapu tahsis belgesinin tapuya çevrilmesi işlemini davacı-karşı davalılar adına vekaleten yapıp yapmadığının, buna ilişkin olarak ilgili tapu müdürlüğüne herhangi bir ödemede bulunup bulunmadığının, taşınmazın davacı-karşı davalılara intikali aşamasında herhangi bir masraf ödemesinin olup olmadığının araştırılması ve bu işlemler için ayrıca bir ücrete hak kazanıp kazanamayacağının yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda değerlendirilmesi gerekirken, asıl davada vekalet görevi kötüye kullanıldığından karşı davada alacak isteminde bulunulamayacağı gerekçesiyle karşı davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davalı-karşı davacıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, birleştirilen davada bozma yönünden 35.90.TL peşin harcın davalı karşı davacılara iadesine, 02.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildBaşkan