Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/4427 E. 2018/14725 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4427
KARAR NO : 2018/14725
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılardan. … vekili ve davalılardan…. ve … tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı …, mirabırakanları …’nin 1355, 1345, 1341, 1331, 1326, 1327, 1328, 1329, 1330, 1306, 1307,1277, 1283,1233, 1232,1223, 1222, 1221, 1198, 1177, 1168, 1172, 1080, 1156, 1157, 1158, 1155, 1062 ve 1050 parsel sayılı taşınmazlarını, saklı payları ihlal etmek amaçlı olarak ikinci eşinden olma çocukları davalılara temlik ettiğini ileri sürerek davalıların seçimlik haklarını para olarak kullanmaları halinde dava tarihi ile hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tenkis edilecek meblağın davalılardan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar …. ve …, dava konusu taşınmazlardan 1232 ,1233,1345 ve 1355 parsel sayılı taşınmazların tamamen anneleri …’ye ait olduğunu, yine 1094,1110, 1130, 1345, 1355 parsel sayılı taşınmazların da tümünün annelerinin babası ….den intikal eden taşınmazlar olduğunu, davacının bu taşınmazlarda hakkının olmadığını, 1155,1156,1050,1157,1080,1168,1172,1062 parsel sayılı taşınmazların kadastro öncesi bir bütün iken kadastro sırasında parsellere ayrıldığını, evveliyatı müftüzadelerden … satılmış bir yer olup,daha sonra da İhtiyaroğullarından bedeli karşılığında taraflarından satın alındığını, hatta bu taşınmaz içerisinde davacının da bir parça yer aldığını ,daha sonra kardeşi İbrahim’e sattığını, bu taşınmazlarn müşterek murislerinden kalmış gibi işlem gördüğünü, aslında davacının hiçbir hakkı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1321 doğumlu mirasbırakan …’nin 28.01.1993 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak önceki eşinden olma davalı çocukları … ve …. ile dava dışı kızı …’nin, diğer eski eşinden olma davacı oğlu …. ile, davalı oğlu …. ve dava dışı oğlu…’in ve üçüncü eşi davalı … ile….dan olma davalı … ve dava dışı …. …’nın kaldıkları, davacı …’in 02.11.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ilk eşinden olma çocuklar…. ile,ikinci eşi … ile bu eşinden olma çocukları … ve …’ın kaldıkları, …’un 21.03.2015 tarihinde öldüğü, davacı … mirasçılarından, ….ve …..tarafından davanın takip edilmediği, bu nedenle dosyanın bu mirasçılar yönünden önce işlemden kaldırıldığı,sonra hükümle birlikte ise davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, diğer davayı takip eden mirasçılar …. ve … açısından ise davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davacının ölümü üzerine, terekesi üzerinde el birliği halinde mülkiyet hükümlerinin geçerli olacağı kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural, TMK’nın 701. maddesinde “Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. TMK’nın 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) “Dava sırasında taraflardan birinin ölümü” başlıklı 55. maddesi; “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, davacı …’in ölümü üzerine mirasçılarından…. ve ….davayı takip etmek istediklerini bildirmişlerdir. Ölen davacının davayı takip eden mirasçılarından başka ilk eşinden olma çocukları olan…. ve ikinci eşi….’tan olma …. isimli 6 mirasçısının daha bulunduğu sabittir. Mahkemece tüm mirasçılar adlarına tebligat işlemlerinin yapıldığı, ancak…. ve …. isimli mirasçıların davayı takip etmedikleri anlaşılmakla, bu durumda yapılması gereken iş terekeye temsilci atanması için gelen mirasçıya süre vermekten ibarettir.
Ne var ki mahkemece bu yol izlenmiş değildir.
Hâl böyle olunca, yargılama sırasında ölen davacının terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, terekenin tüm mirasçılar tarafından temsil edilmesi gerektiğinden , yukarıda değinildiği şekilde işlem yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacılar ….. ve … vekili ve davalılardan ….. ve …’nin temyiz itirazları değinilen yönler itibari ile yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.