Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/3777 E. 2020/3399 K. 02.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3777
KARAR NO : 2020/3399
KARAR TARİHİ : 02.07.2020

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDA DÜZELTİM

Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın davalı tarafça temyizinin süresinde olmadığı gerekçesiyle davalının temyiz isteğinin reddine dair verilen 05.12.2017 tarihli ek karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi; Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydında yanlış yazılan doğum tarihinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, … ada … parsel sayılı taşınmazda 12 no’lu bağımsız bölümün adına kayıtlı olduğunu, ancak … 1. Noterliğince düzenlenen 13.09.1991 tarih 20036 yevmiye no’lu nüfus cüzdanı belgesinde doğum tarihi 15.04.1952 yazması gerekirken 15.04.1953 yazıldığı için tapuda devir işlemini gerçekleştiremediğini, sözü edilen belgenin imha edilmiş olması nedeniyle noterlikçe düzeltilemediğini ileri sürerek … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan 12 no’lu bağımsız bölüm kaydında hatalı olarak 15.04.1953 şeklinde yazılan doğum tarihinin 15.04.1952 olarak düzeltilmesini istemiştir.
Davalı vekili, ispat edilememesi halinde davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalıya 14.10.2014 tarihinde tebliğ edilmiş; davalı vekilinin tebliğin vekile yapılması gerektiğinden bahisle talepte bulunması üzerine karar bu kez davalı vekiline 04.12.2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve karar davalı vekili tarafından 05.12.2017 tarihinde temyiz edilmiştir. Mahkemece, temyizin süresinde olmadığı gerekçesiyle 05.12.2017 tarihli ek karar ile davalının temyiz isteğinin reddine karar verilmiş; ek karar davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; 7201 sayılı Tebligat Kanununun “Vekile ve kanuni mümessile tebligat” başlıklı 11. maddesinde vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı vurgulanmıştır.
Somut olayda; davalının vekille temsil olunduğu, kararın ise doğrudan davalı adına çıkarıldığı ve 14.10.2014 tarihinde “ kadastro teknisyeni …” isimli kişiye tebliğ edildiği, davalı vekilinin tebligatın vekile çıkarılması yönünde talepte bulunması üzerine kararın bu kez 04.12.2017 tarihinde vekile tebliğ edildiği ve davalı vekilinin 05.12.2017 tarihinde kararı temyiz ettiği, ancak mahkemece temyizin süresinde yapılmadığından bahisle 05.12.2017 tarihli ek kararla davalı vekilinin temyiz isteğinin süreden reddine karar verildiği, ek kararın davalı vekilince süresinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davalıya yapılan karar tebliğinin Tebligat Kanunu 11. maddesi karşısında geçerli olmadığı açıktır. Dolayısı ile davalının temyizinin süresinde yapılmadığı yönündeki ek kararın doğru olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteğinin reddine dair 05.12.2017 tarihli ek kararın usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla ORTADAN KALDIRILMASINA.
Davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin HMK.’nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK’nun 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HMK’nun 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
Öte yandan, HMK.’nun 297. maddesinde hükmün kapsamının hangi hususları içereceği düzenlenmiş olup, aynı maddenin (c) fıkrasında ”Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerini” içermesi gerektiği belirtilmiş olup, bu bölüm, hükmün gerekçe kısmıdır.
Nitekim, Anayasa’nın 141/3. maddesinde de;” Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer yandan, HMK.’nun elektronik işlemleri düzenleyen 445. maddesinin 1. fıkrasında, dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hallerde verilerin Uyap kullanılarak kaydedilip saklanacağı ifade edilmiş; aynı maddenin 2. fıkrasında ise bu kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgelerin güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabileceği ve gönderilebileceği hükme bağlanmıştır.
Yine Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 5/1. maddesinde ”İş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilir.” hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin 7. fıkrasında ise “Tutanak, belge ve kararlar elektronik ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanır. Elektronik ortamda düzenlenen ve güvenli elektronik imza ile imzalanan evrak UYAP kapsamındaki birimlere elektronik ortamda gönderilir. Ayrıca fizikî olarak gönderilmez.” hükmü yer almıştır.
Anılan yönetmeliğin 214. maddesinde ise “Elektronik ortamda hazırlanan hüküm, hükme katılan başkan ve hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanarak Uyap veri tabanında saklanır. Ayrıca hükmün çıktısı hükme katılan başkan ve hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanıp mahkeme mührüyle mühürlenerek karar kartonunda muhafaza edilir” hükmü öngörülmüştür.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tefhim edilen kısa kararda davanın kabulüne karar verilmiştir. Uyapta kayıtlı gerekçeli kararda “…Mahkememizce yapılan yargılamada tüm davalılara davetiye tebliğ edilmiş , ancak buna rağmen yargılamaya gelmemiş ve her hangi bir itiraz yada beyanda da bulunmamışlardır.Dava konusu taşınmazın tapu kaydı celp edilmiş ve incelenmesinde murisin soy isminin “…” olarak yazılı olduğu görülmüştür.Yetkisiz mahkemece … ile … in aynı kişi olup olmadığı hususunun tespiti için emniyet müdürlüğüne müzekkere yazılmış olduğu , emniyet müdürlüğünden gelen cevabi yazıda , muhtarlıkta kayıt bulunmadığından araştırma yapılamadığının bildirildiği anlaşılmıştır.Dosyanın incelenmesinde, tapu kaydının fotoğraflı olduğu, yine dosyada fotokopisi bulunan düzenleme şeklindeki vasiyetnamede murisin resminin bulunduğu, fotoğrafların aynı şahsa ait olduğu gözlemlenmiştir.Bu itibarla , tüm dosya kapsamına göre, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Yukarıda anlatılan delil,
gerekçe ve taktire göre; 1-Açılan davanın kabulü ile muris … in tapu kaydında “…” olarak kayıtlı bulunan soy adının “…” olarak DÜZELTİLMESİNE,” şeklinde gerekçe ve hüküm yazıldığı, dosya kapsamındaki ıslak imzalı gerekçeli kararda ise “…Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde, gerekli belgelerin toplanması gerektiğini, davanın kabulüne karar verilmesi halinde yargılama gideri ile ücreti vekaletin müvekkil idareye yükletilmemesini savunmuştur. Dava konusu taşınmazın tapu kaydı, davacıya ait nüfus kayıt örneği celp edilmiş ve incelenmiştir. Mahkememizce … nüfus müdürlüğüne ve emniyet müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarından, yapılan araştırma sonucunda 1953 doğumlu … ve …’den olma … isimli birisinin olmadığı, … ve …’den olma, 15/04/1952 doğumlu … isminde tek bir kayda ulaşıldığının bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafından mahkememize sunulan nüfus cüzdan fotokopisi ve nüfus cüzdanı incelenmiş, fotoğrafların huzurdaki davacıya aynen benzediği görülmüştür. Bu itibarla tüm dosya kapsamına göre, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Yukarıda anlatılan delil, gerekçe ve taktire göre; 1-Açılan davanın kabulü ile … ili, … ilçesi, … mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı 12 no’lu bağımsız bölüm kaydında hataen 15/04/1953 olarak yazılı bulunan doğum tarihinin, “ 15/04/1952” olarak DÜZELTİLMESİNE, şeklinde gerekçe ve hüküm yazıldığı anlaşılmıştır. Islak imzalı gerekçeli kararın dosya kapsamına uygun olup, uyap ortamındaki kararın ise dosya kapsamıyla ilgisinin bulunmadığı, böylece dosya kapsamında gerekçeleri ve hükümleri birbirinden farklı ve çelişkili iki kararın mevcut olduğu anlaşılmakta olup, mahkemelere güven ilkesini de zedeleyen bu durum karşısında anılan yasal düzenlemelere göre kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre ise; doğum tarihi tapu kaydında bulunması zorunlu bilgilerden olmayıp bu hususta düzeltme istenemeyeceğinin, ancak “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince bir tespit hükmü kurulabileceğinin gözetilmesi gerekirken düzeltme şeklinde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Davalının değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.