Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/3771 E. 2018/13229 K. 08.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3771
KARAR NO : 2018/13229
KARAR TARİHİ : 08.10.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar … ve … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’in maliki olduğu 17229 parsel sayılı taşınmazı ikinci eşi …’e, 28 parsel sayılı taşınmazı ise gelinleri … ve …’ye mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olarak satış suretiyle temlik ettiğini, bilahare her iki parselin de kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhide devredildiğini ileri sürerek kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca mirasbırakanın ikinci eşi ile gelinleri adına tescil edilen taşınmazların tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve …, uyuşmazlık konusu devirlerin, 20 yıl kadar önce ve ivaz karşılığında yapıldığını, davacının da yapılan temlikten haberdar olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar ise, mirasbırakanın ölümünden sonra eşi …’in mağdur olmaması için çekişme konusu temliki yaptığını, mirasçıdan mal kaçırma gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, uyuşmazlık konusu temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1929 doğumlu mirasbırakan …’in 27.09.2011 tarihinde ölümü üzerine, ikinci eşi … ile ilk eşinden olma çocukları davacı … ile dava dışı … ve …’nin mirasçı kaldığı, mirasbırakanın dava konusu 37 ada 28 parsel (eski 2256 parsel) sayılı taşınmazını 30.12.1993 tarihinde oğlu …’nın eşi davalı … ile diğer oğlu …’nin eşi davalı …’ye eşit paylarla satış yolu ile temlik ettiği, mirasbırakanın diğer dava konusu 17229 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını (½ payını uhdesinde bırakarak) 30.12.1993 tarihinde ikinci eşi …’e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakan ile eşi …’in de anılan taşınmazdaki ½’şer paylarını 24.01.2006 tarihinde dava dışı …’e satış yolu ile devrettikleri, 16.04.2006 tarihinde taşınmazda kat irtifakı tesis edildikten sonra, 3 nolu bağımsız bölümün 17.04.2006 tarihinde … tarafından …’e satış suretiyle devredildiği, …’in de 17.01.2012 tarihinde ölümü ile, kardeşleri davalılar …, …, …, …, …, … ve …’nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalılar Adil, …, …, …, …, … ve …, 17229 sayılı parsel yönünden, mirasbırakanın ölümünden sonra eşi …’in mağdur olmaması ve bakım karşılığında taşınmazın verildiğini savunmuş iseler de, bu savunmalarını kanıtlayamadıkları, mirasbırakan tarafından ikinci eşi …’e temlik yapılırken müteahhitin ara malik olarak kullanıldığı, bir başka ifade ile doğrudan bir temlik yerine perdeleme yapıldığı gözetildiğinde, çekişmeli 17229 sayılı parsel yönünden davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın mirastan mal kaçırma kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda 6100 sayılı HMK’nun 190. ve 4721 sayılı TMK’nun 6. maddeleri gereğince davacı iddiasını ispatla mükelleftir.
Toplanan tüm delillerden, dava konusu 37 ada 28 parsel (eski 2256 parsel) sayılı taşınmaz temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu hususunun, davacı tarafça kanıtlandığını söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, 37 ada 28 parsel (eski 2256 parsel) sayılı taşınmaz yönünden ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar … ve …’nin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.